Zümrüt Anne Şiiri - Ayşe Akdoğan

Ayşe Akdoğan
101

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Zümrüt Anne

Simsiyah beline kadar örülü saçları vardı. Zaten eşi de gece karası saçlarına vurulmamış mıydı?
Hasan Ali bir gün annesine,
-‘’Bir, kız gördüm anne! Beline kadar gece karası saçları vardı. Sanki saçlarının her bir tanesine yıldızlar takılmıştı. Gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyor. O kızı bana iste’’ diye istekte bulunmuştu.
Anne düşünceli bir tavırla oğluna baktı anladı ki oğlu abayı yakmıştı
Zümrüt’e.
O zamanlar kızlar on beş yaşına geldiğin de kız anneleri hemen telaşlanırlardı. Kızlarını evlendirmek için. Zümrüt’ de on beşini çok tan geçmiş yirmiye merdiven dayamıştı.
Hasan Ali’nin annesi bir gün, Zümrüt’ün annesinin yanına gitti. Durumu açıkladı. Zümrüt’ün annesi Hatun, duruma olumlu baktı. Akşam kocası geldiğinde söyleyecekti.
Zümrüt’e söyleme gereksinimi bile duymadılar. Çünkü o zamanlar kıza söylenmezdi. Aile, uygun görürse hemen isteme, nişan, düğün, yapılırdı.
Öyle de oldu her şey bir anda oldu, bitti.
Düğün günü sicim gibi yağmur yağmıştı. Zümrüt kafasında bir sürü soru işaretleriyle evlenmişti.

Mutlu mu olacaktı yoksa mutsuz mu?
Hasan Ali’yle Zümrüt çok mutlu oldular. Hasan Ali çok duygulu, Zümrüt’ünü el üstüne tutan biriydi. Bu mutluluklarının meyvesi olan bir kızları dünyaya geldi. Adını Pınar koydular. Pınar gibi duru, pınar gibi ak olsun diye.
Sıcacık yuvalarına birde Pınar eklenmişti artık.
Pınar bir yaşına bastığında bir gün birden rahatsızlanmıştı. Doktora götürüldüğünde ciddi bir hastalığı ortaya çıkmıştı. Perişan oldular Zümrüt’le Hasan Ali.
Kendilerini unutmuşlardı artık. Zümrüt de Hasan Ali de Pınarın üzerine titriyorlardı. Bu hastalıkla yaşamaya alışacaklardı başka çareleri yoktu…
Pınar, üç yaşına girdiğinde, yeni bir kardeş daha gelmişti. Oda şirin mi şirin bir kız çocuğuydu. Adını Zeynep koydular.
Zaman ne kadar hızlı geçiyordu. Pınar, Zeynep, ardından da nur topu gibi bir erkek çocukları olmuştu. Adını Cihan koydular. Sonra iki kız çocuğu daha dünyaya geldi. Kocaman büyük bir aile olmuşlardı artık.
Sonuncunun adını Sevgi koymuşlardı. Sevgilerinin en son meyvesi olduğu için.
Hasan Ali Pınar’ın hastalığına çok üzülüyordu. Her an Pınar’a bir şey olacak korkusuyla yaşıyordu. Zümrüt’e hiçbir zaman hissettirmedi bu korkusunu.
İşlerinin yoğunluğu bir taraftan, stres bir taraftan, bir gün Hasan Ali’de patlak verdi. Hasan Ali, bir gün işyerinde çalıştığı yerde düşüp kalp krizi geçirdi. Çocuklarını ve biricik Zümrüt’ünü acımasız hayatta, tek başına bırakıp gitmişti.
Zümrüt biçare, genç yaşta çocuklarıyla tek başına kalmıştı. Çocuklar öksüz kaldılar küçücük yaşta. O küçük Sevgi, daha bir yaşında babasını tanımadan veda etmek zorunda kalmıştı.Baba sevgisini hiç tadamadan…
Zümrüt, çocuklarına hem annelik hem de babalık yapmaya başlamıştı. Omuzun da ki yük çok ağırdı hem de çok…
Zümrüt, eve ekmek parası götürmek için çalışmak zorundaydı. Tarlalarda, bahçelerde gündelikçi olarak çalışmaya başladı. Bir taraftan evlere temizliğe gidiyor, diğer yandan tarlalarda gündelikçi olarak çalışıyordu.
Çocukları zor olsa da okutacaktı.
Tarlalarda kış dönemi çalışmak o kadar zordu ki. Yağmur da, çamur da, ürünleri kesmek biçmek. Akşamları eve geldiğinde ayakları sızlıyordu artık. Beline kramplar giriyordu…
Temizlikçilik yaptı, gündelikçi oldu, çocuklarını kimseye muhtaç etmedi Zümrüt.
Kol kanat gerdi çocuklarına. Ne kendisine ne de çocuklarına bir gün laf getir ti… Ekmeğini taştan çıkarttı Zümrüt anne.
Şimdi çocuklar bir fidan gibi büyüdüler. Annelerine bakıp; layık birer evlat olmaya çalışıyorlar. Başlarının üstünde taşıyıp, ellerinden geleni yapıyorlar Zümrüt anne için.

ANNELERİN AYAĞININ ALTI CENNET, BOŞUNA DENMEMİŞ.


07.05.2010/Mersin/Ayşe AKDOĞAN

Ayşe Akdoğan
Kayıt Tarihi : 10.5.2010 21:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Salim Erben
    Salim Erben

    tebrikler ayşe hanım

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ayşe Akdoğan