Korkuyu sermaye yapmış, cehalete sımsıkı sarılmış, kendini ölüm uykularına mahkum etmişçesine kozasına saklanan, emsalsiz ipeğini egemen yobaza ikram eden ipek böceklerinden bahsetme bana. Bilmem kaç bin yıl daha doğmadan beklemek ve ölmek derler buna.
Bırak SOKRAT saflığını! bize dön! Bize bak! Ondan bize ne… kana – kana içsin o zehrini egemenlerin önünde… ve kirli ellerinde, sergilesin korkularını, belki keyiflendirip güldürür faşist egemenleri o naif ve korkak adamın şovları.
İki kutuplu bir kırbaçtır yaşam; bir ucunda zulüm diğer ucunda adalet, hangisi ağırlığını koyarsa sahibi olur kırbacın cesaret ve adalet ağır basmalı, sahibi olmalıdır kırbacın adaletle şakırdamak için suratında zalimin.
Ne demektir bağnaz egemen için? Hiç bir şey ifade etmez sabi- sübyanlık, kadınlık – kızlık, her fırsatta vurulup yerlere serilen dürüstlük-mertlik, adalet ve insanlık; keyfince çiğnenir, “hak-hukuk, adalette neymiş” diyerek;
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı