Zulmet Ormanı İçinde
dördüncümüz ölmeden....
hep yaşayacağız....
Gözlerimin orman cehennemi korları
Yakıyorlar zulmetin ormanını
Düşünceler: -çalmak için uykumu-
Açıyorlar gâyıb âleminin kapılarını.
Ölçüyorum yerin derinliğini,
Topluyorum lahit kemiklerini.
Ürkütücü.... Ürkütücü bir dişbileme
Çıktı karşıma
-yangın alevleri arasında yanan bir kandîl-
Hüzünlü kafatasım içinde el sallıyor:
İlâhların duygumuzla, dalga geçmesi....
***
Tek başıma yatağımdan gözlerim
Seçiyor uzakları;
Gece canavar olmuş, elinde hançer,
Saplıyor gözlerime
-yıldızlar ve seher-
Gece: Recim taşlarının inât domuzu
Zulmün hançeri, kalbimde yatan konuk....
Görüyorum Kerkük’ü: Ay, kale’ye inmiş, boyuyor
-hüzün dolu ışığı-
Beli bükük toprağı....
***
Ve hüzünle yanıyor gözleri:
Ölmek ellerinden gelmeyen dostların....
-durduğu yerden seyrediyorlar
eriyip yok olan ağaçlıkları-
Uykusuzluk ülkesinin gözleri....
Düşünceler savaşının verdiği azâp.......
“erken değil miydi bütün bunlara?”
Gözleri -bir gemi- deliyorlar karanlıkları.
Hangi tarlaları düşlüyorlar? Hangi ırmağı?
Lahitten dikilecek: Dördüncü dostu!
(Bağırıyor Mesih:
Bir ölü buldum!
-taşı yerinden oynattıktan sonra-
Bir yatan var burada,
Kaldıracağız,
Haydi gel Nemir!....)
***
Yetmez mi ey İlâh!
Türkü gâyesidir: Hayâtın.
Hayâtımı isle nasıl boyarsın?
Birleşmez parçalara ayırdın beni
-su yüzünde parçalanmış gemi-.
Üstümü ört!
Uyumak istiyorum ben
Babamın, mezarı yanı başına
Mezarlık karanlığının arka yerine.
Merhamet kurşunun:
Nerede İlâh!....
İstanbul (E-5), 30.05.01
Nemir EnverKayıt Tarihi : 20.6.2001 09:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!