Ayrılık her zaman kavgayla olmaz,
Kimisi konuşmaz, susar da gider.
Uğruna kul, köle olursun bilmez,
Çiğneyip üstüne basar da gider.
Nergisi, sümbülü, laleyi dersen,
Hepsini götürüp yoluna sersen,
İstanbul bana hep seni hatırlatıyor.
Çünkü onun gözleri de en az seninki kadar yeşil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
Devamını Oku
Çünkü onun gözleri de en az seninki kadar yeşil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
Özetleyeyim:
Hece ve/veya aruzla iyi şiir yazamayan
İyi serbest yazacağım diye boşuna uğraşmasın.
Dedim 'ben'...
''Ben korlardan oluşmuş bir yolum.
Sen de beni yürüyensin.
Ben bir ağacım, her dalında senin söküp attıklarının yerine bir kalp daha yetiştiren.''
(Björk - Bachelorette)
Öyle diyoruz.
O ikisinde, kalıp belli, vezin belli... Diyeceklerini der, ayaklardan uyaklardan faydalanır, sonuç elde edebilirsin, bir yere kadar ama bu araçlar yani şablon yokken bir şablon oluşturmaya çalışmak ve şiirselliği yakalayabilmek çok daha zordur.
Yani serbest yazanlara göre ölçülü (sözü disiplin altına alarak) yazan şairler şiiri daha mı kolay yakalar demek istiyor sayın Bilge ve Sayın Bekar?
Bu iddia biraz abartılı değil mi?
Ben de diyorum ki dünyada en zor şey sözü disiplin altına almaktır. Hem sözü disiplin altına alacaksınız ve hem de şiiri yakalayacaksınız yani.
'ustamın gözlerindeki son damla mavi
takılıp kalmış kirpiklerine,
perçemi uysalca dolanmış daracağına;
uzakta kavaklar kuşku sorulu
bir tambur dehşeti sazında
hazırlar kaderini kadı burhanettin'in
olsa da bir gün sivas'a sultan
fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi'
Acaba bu ifade BULUŞ mu diye düşündüm. Bir yerlerden anımsadım. Aşık Kazanoğlu da derdi, benzerini, sazıyla çalıp söylerken. Acaba onun ustası Reyhani mi demişti, diye düşündüm. Baktım ki buluş değil.
'YUNUS Kİ SÜT DİŞLERİYLE TÜRKÇE?NİN/Cemal Süreyya
yunus ki sütdişleriyle türkçenin
ne güzel biçmişti gök ekinini,
düşman müşman girmeden araya
dolanıp bütün yukarı illeri
toz duman içinde yollar boyunca
canından sızdırmıştı şiiri;
vasf-ı hal'inde öyle esrikti
acı dirliği aşık paşa'nın,
günlük gibi havayı doldurdu
sevginin ve kimyanın öğretisi;
bursa'da otlar ağaçlar arasında
kim yazdı günün aydınlığın
o diri o insan yüzlü beratını
başka kim yazdı emir sultan'dan;
ve balım sultan urum abdallarından
baba dostlarıyla kadınlarla
birtakım ilişkilerden sıyrılarak
çıkarak karıkocalığın dükkanından
tuttu aynasında kızıl deli'yi;
yağmur altında sicim gibi
parasını serperken havuzlara
aşık garip unutmuştu kendini
aklını fikrini takıp mecnun'a;
oralarda sevgili bir küfür gibi
son yükselişi gibi bir sesin
demirin taşın yergesiyle dolu
o çimenleri yeşerten nara
o dalga dalga yayılan
anamın içi gibi ovalara,
ve indi mi birdenbire inen
sımsıcak bir şafak gibi dağlara,
sütbeyaz ayvaz kankırmızı köroğlu;
sen ki şu kısacık hayatında
sevdin ve yaşadın kelimeleri
bir gün bile düşürmedin kalbinden
yarana bastığın o büyülü deyimi
niye mi koşarsın büyle ufka doğru
pir sultan mı ısmarladı seni
kızılırmaktan öte sivas'a doğru
yeryüzü gökyüzü ve sabah vakti
bilece uçarsınız hastanız ulu
alnında göğsünde parmak uçlarında
kan pıhtısının ısrarlı bakışı
siyaset meydanı hıncahınç dolu,
ustamın gözlerindeki son damla mavi
takılıp kalmış kirpiklerine,
perçemi uysalca dolanmış daracağına;
uzakta kavaklar kuşku sorulu
bir tambur dehşeti sazında
hazırlar kaderini kadı burhanettin'in
olsa da bir gün sivas'a sultan
fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi
azeri ağzıyla koçlara devran
bir tuyuğ gibi elemsiz bir fıskiye gibi
başı omuzundan kaydığı zaman;
sen ki gözlerinle görmüştün 57'de
babanın parçalanmış beynini
kağıt bir paketle koydular mezara
istesen belki elleyebilirdin de
ama ağlamak haramdı sana
o günler istesen de istemesen de
boğazında buruldu kaldı türkçe
mevsimlerin tülüne sarılı halde
yıllarca dinlendirdin acını
utandın ondan korktun bir bakıma
sakladın geleninden gideninden;
ve sen daha nice rastlantılarla
nice suçsuzun başında bulundun ki
göğe urmak ister gözbebekleri
nice şair nice duyarlık elçisi
zehir kazak zıkkım gedayi
bir buğday yüzlü zülfü dolaşığın
özlemiyle karmış doğanın buyruğunu
kütüğü nakıştan beter olmuş
nar çiçeği karacaoğlan;
yaz kış yapraklı dertli boran;
ezilmişin tutanakçısı kabasakal;
dördüncü murad'ın çılgınlığıyla
yeniçeri bedenine nişanlar vuran
seyrek asker kayıkçı kul mustafa;
işgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran
maliyeci şairlerin ilki bayburtlu zihni;
ve sürgün şairlerin ne ilki ne de sonuncusu
yiğit ve açık türkmen:dadaloğlu;
kamu kuşların yedi bin yıl
tam bir danişmendlik içre uçtuğu
ve gülün tek bir solukta
köy köy dağılıp kahverengide
kent kent kırmızıda toplandığı gülşehri;
kim bu gülşehri öksüz emrah kim?
şems banu ne olacak kişverkişan nere kalesi?
ya ulu camiin ünlü romancısı
yalvaçlara kimlik kağıdı dağıtan
çekidüzeni unutulmaz süleyman çelebi?
sen işte bunlarla bildin türkçeyi
bunlarla
gelen giden obayı sevdi'
'...serbestte ifade edebildiklerinizin hepsini bu vezinlerde de eğer yeterince (onlara) hakimseniz söyleyebilirsiniz.
Serbest şiir hece ve aruzdan daha kolay değil, çok daha zordur. Herkes hece veya aruz yazamaz, herkes serbest yazabilir fakat serbestte şiiri çok az kişi yakalayabilir.'
Aynen katılıyorum. Aruz ve heceyle yazamayan niceleri serbeste kaçıyor ama çoğu şiirden çok uzak metinler yazıyor.
Serbest şiir daha zordur. Hece falan öğrenilebilir ama serbest için güçlü bir şair ruhuyla yaratılmış olmak gerekir.
Şiir zaten gökkuşağı... Tasavvufa benzer. yakalayan olmuş mu? Kimler yakalamış? Ne kadarını? Tamamı ne kadardır? Ölçeği yok. Bir de göreceli...
Mehmet Özdemir Yûnus hakkında doğru söyler. Onu sadece ezberlerdeki şiirleriyle değerlendirmemek gerek.
Tasavvuftan T öğrendim diyen bir şey öğrenememiştir çünkü edinilen bilgi sonsuza dairdir, her düzeydeki bilginin kemiyet itibariyle bir değeri olup değeri olan herhangi bir miktarın sonsuza oranı sıfırdır.
(Bir tuhaf bakış açısıyla bu konuda en fazla bilenle en az bilen aynı yerde, sıfır noktasındadırlar hâlâ)
Gayreti sevilmiş mi, sevilmemiş mi?
Yüz ne tarafa dönük.
Başka mesele yok.
Hece ve aruza söz edenlerin hece ve aruzcular kadar bilip kullanamadan serbest yazmaları hece ve aruzu küçültmez. Ben her üçünde ve karışık hallerinde de yazıyorum ve kesin kanaatim şudur ki serbestte ifade edebildiklerinizin hepsini bu vezinlerde de eğer yeterince (onlara) hakimseniz söyleyebilirsiniz.
Serbest şiir hece ve aruzdan daha kolay değil, çok daha zordur. Herkes hece veya aruz yazamaz, herkes serbest yazabilir fakat serbestte şiiri çok az kişi yakalayabilir.
Saygıyla.
Günün şiiride şairide haketmiş..Hece konusunda ustalık gösteren kalem ,kalemini mükemmel biçimde şiire yansıtmış.Herkesin şair olamayacağı her şiirin şiir olamayacağı gibi alkışlanan onca saçma sapan şiirlere inat ozanca usta mükemel dizeler.. Hem şiirdi hem şair .kutlarım şair kaleminize saygılarımla tebrikler..
Eksik puan verenlere sormak isterim; 'Bu şiirin neresini hatalı gördünüz?' Ben çok beğendim. Günün şiirini, şairini ve seçici kurulu kutluyorum.
darağaçlarına takılan her kırık yan bir şiirin elinde nefes olur onarır ruhun enkazlarını...
kutladım güne gelen çalışmayı...
Bu şiir ile ilgili 120 tane yorum bulunmakta