Ateş böceğinde soğuk ve titrek yanan
Asırların buruşuk ellerinden kurtulup,
Evreni kucaklayan gösterişli ışığın
Muazzam hızıyla zamanı öylece durdurup
Şahlansın adamakıllı dipsiz karanlığa
Ateş böceğinde soğuk ve titrek yanan
Pervasızca yükselsin aşk tufanımız göğe
Ağarırken tan yeri yalnızlığımı deşer
Kanatır fütursuz leş severin pençesiyle
Seviştiğimiz geceler ah o derin nefesler
Yol alıp denizlere tekrar yağacak mıdır
Fersude akşamlarda serkeş üzerimize
Pervasızca yükselsin aşk tufanımız göğe
O büyük güneşler ne vakit doğarsa sevgilim
Göz bebeklerinde puslu,buğulu ve hülyalı
Soğuk pencereler arkasındaki öpüşlerim
Silik izler bıraksın kederli yüzünde
Hunharca yanan hüzün meşalelerinde
O büyük güneşler ne vakit doğarsa sevgilim
Sen matemli gözlerine mil çekilmiş yosma
Abakanın kokulu hücreleriyle diri,
Güçlü yelkenleri gemilerimin,gezinsin
Kabaran okyanus gözlerinde,fırtınayla
Açsın yakamozlar - deniz çiçekleri-
-Ey! matemli gözlerine mil çekilmiş yosma
Yavaşca yayılan zehri alevlerinin
Mücerrebnamenin tozlu sayfasında gizli
Sabuncuoğlu Panzehiriyle gelsin
Bedenimde ürkütmeden avını gezinen
Yumuşak başlı Engerek doğaya hükmeden
Baştan çıkarıcı tenin soğuk,kıvrak dilin
Yavaşça yayıyordu zehri,alevlerini
Kayıt Tarihi : 19.5.2009 11:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)