İsanbul!
Ne destanlar yeter seni anlatmaya,
Ne savaşlar yeter seni almaya.
Padişahlar, vezirler, köleler saklamışsın,
Derin zindan zamanlarında.
Sevda yükü omuzlarından kalkmış,
Ayrılık zilinin çaldığı an.
Hazin bir aşk öyküsü olmuş,
Belleğinde bir köşeye sakladığı an.
Ardından yıllar geçse de,
Yıpranmış eski bir kitabı okur gibi,
Bir ben bir de gölgem,
Düşmüşüz yollara dağlara.
Her taşın altında ellerimiz,
Her ağacın Gölgesinde gözlerimiz,
İzinden gidiyoruz, peşinden
Eminiz ki bir gün sana ulaşacağız.
Bugün rüyamda yine gördüm.
Saçlarımı bukle bukle ördüm,
Seni bekledim, camlara gömüldüm,
Heyecan sardı o an, göründün.
Elinde kırmızı, mis kokulu,
Öyle bir göresim geldi ki seni,
İçimde dağlar toz bulutu oluyor.
Sessiz attığım çığlıklar yankılanıp,
Her noktama aksediyor.
Öyle bir özledim ki seni,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!