(Ey aşk,
Düşmekten utanmadığımız o hicap kuyusu)
Şimdi hangi kapı önünde dursan
Haşyettir ardı o kapının bilirim
Gerginse eğer kimsesiz zırhların titrek telleri
Kifayet yani henüz uğramamışsa semtine
Zül haline gelir tutuşum o bin dallı elleri
Birazdan bu kuşu tabutlayacaklar
Avuçlayacaklar kirli elleriyle birazdan bu beyaz dilberi
Yıldızlar ki; göğçimenin küçümen heykelleri
Ah sevgilim;
Ah, fikrimin ucunda arsız bir çivi;
Dar sokaktan toz kaldıran
Rüzgâr gibi sev beni
Yani hangi kapının önünde dursan
Letafettir ardı o kapının bilinir
Ses kusan bir çeşme başında
Susuz bekler gibi hırçın ve almaşlı
Gece ayaz, yıldız kuşağı belinde gece
Yüzün "seni seviyorum" demenin çiçekçesiyle telaşlı
Bazen mor, bazen leylak, bazı menekşe;
Ey bin yıllık akansu, on bin yıllık Zorçiçeği
Dar sokaktan toz kaldıran
Rüzgâr gibi sev beni
Kayıt Tarihi : 11.4.2021 13:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!