Şehrin sokaklarında dolaştım bugün
Yüzümde fahişe bir gülümseme,
Düşlerimde, hiç sen olmamış sen.
Ve her adımda benden uzaklaşan umut,
Her durumda aklıma geliyorsun yine
Cenderede gibi böyle yaşamak,
Sen beni unut…
Çocukluktan kalma anlık heyecanlarım
Yalnızlığımı en iyi paylaşan, ıslak geceler,
Hiç almadığın mektuplarımı okurum sana yokluğunda
Yıldız alacalarında sevdalanırım hep,
Derken korkularıma yenik düşer hain aşk
Dizlerimde derman, dudaklarımda nem biter,
Unuttum nerdeyse,
Sensiz kaç senem biter…
Azı çoğu olmaz derdin ya mutluluğun,
Oysa son bir söz kaldı dudaklarımda
Benden duymayı unuttuğun,
Sunumluk sevgiler yağmaladı hayallerimizi
Ne sen sevdaya doydun, ne bende silindi izi.
Sürme çekti zaman gözlerime bahar artıklarından,
Ellerimde nasır, ellerim titrek
Duygularım üzeri kabuk bağlamış yara misali,
Ha düştü kabuğu, ha kanayacak.
Bize yar olmadı be gülüm,
Bu sevdalar cehennemde yanacak…
Yıkık duvarlar altında kalmış gibi mazi,
Her anısı küf kokusu, her zerresi yanık
Dünya su gibi berrak olsa da,
Sular sellere karışmış, sular bulanık.
Fasılasız günahlara gebe her fani hayat,
Çocuklar ana rahminde öğreniyor ihaneti
Şeytan uçurtmalarında esir meleklerin gücü,
Kulağımda sebepsiz uğultular biteviye
Ne saygılarda kalmış şefkat, ne sevgilerde seviye…
Ucuza satılıyor zoraki mutluluklar,
Bir akşam yemeğine bir gece sabahlık,
Sığıntı kahkahalar rujlu dudaklarında Mehtabın,
Bir şişe şampanya delikanlı aşkların katili
Leyla şimdi dizilerde üç kuruşa figüran,
Mecnun çöle bile ulaşamadı
Gece sessizliğinde bir kurşun sesi ardından…
Hangi tren düdüğünü bekliyorsa dönüşü
Eşlik edecek köylü kıza sönen düşü,
Şehrin kaldırımları mahcup,
Sokak lambaları aydınlatmıyor şehrin yüzünü
Sahte sevinçler ardına saklı,
Kimse açığa vurmuyor hüzünü.
Trenler geçiyor ardına bakmadan,
Camlarda nefes artığı buğu,
Her gün raylarda intihar ediyor,
Yerlere dökülen çekirdek kabuğu…
Yaşanmamış masallarla uğurladık gençliği
Bitmemiş öyküler bıraktık kayıp zamanlara,
Yırtık pabuçlarımızı bir de,
Bu şehir çoktan kaybolmuş yine bu şehirde.
Ne Sarayburnu kalmış, ne bezgin şarapçılar,
Tek tanıdık ses, martılar, martılar...
Balık ekmek bile tarihi eser niyetine,
Simitlerde bile kalmamış İstanbul tadı,
Şehrin dumanından simsiyah olmuş
Bembeyaz martıların kanadı…
Yağmur var bu gece İstanbul’da yine,
Karanlığı deliyor her damla
Süpürüyor karanlık ayak izlerini,
Karanlık sular dolduruyor
Şehrin kenar köşe dehlizlerini…
Sana son bir sözüm daha var gülüm;
Bana sakla göz değmemiş bakışınla,
O en can alıcı gözlerini…
Murat Nail Güney İstanbul…
02.07.2011
Murat Nail GüneyKayıt Tarihi : 3.7.2011 01:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!