Bu şehirde bıraktığım günler tozlanmışken, bir gün
diyeceğim belki de, ıssızdır onun gözleri hala bir düş vakti, diye.
Oysa kucağındaydı deniz, bıraktığımda seni.
Şimdi solgun maviliğiyle ölüm, benimle eleele,
zamandan arda kalan teninin kokusu
tapınağımdır, bilmediğin zamanlarda
Mevsimine kaçan kuşlar gibi,
gözlerinde kamaşır sözlerim, bilirsin.
Kayan yıldızlar gibi acelem var,
sözlerim vardı sana, zamanı geçmiş
ve gözlerim vardı, saçlarımın karışıklığında,
bir pençe gibi sökmüşken uykumdan geceyi
karanlıkta kalmış kaldırımlarda
yürüyüşümüzün sağlamlığının ardında
esmerliğimiz vardı,
belki de herkese
Yavaş yavaş öldüğümü biliyor kuşlar,
yine de söylemiyorlar gözlerine.
Kutsallığıyla taşırım geceyi, serince bir karanlık
bir bir taşlarıyla tapınağım, bağrımda.
Sensizken kalır, sessiz bir üşümek,
şimdi ölüme yakışır, tozlanmış gözyaşlarım
artık vazgeçilmez bir sancıdan ibarettir, bekleyiş.
Kutsallığa inat bir yüreklilikle şimdi,
ceplerimde ellerimi acemice saklamak.
Ölüm kaçınıza güzeldir, bir mevsimlik kelebekler
kaçımız bu kadar ürkekken, gözümüz kara.
Kıyalara çapkın vuran denizlerim ile seccadem,
yağmurun ellerindeydi, bir duadan arta kalmış.
Budur işte imparatorun gecesinden kalan,
bir aşktı bu, unutulmuş adıyla anılan,
ziyadesiyle şimdi, ama nafile
gözuçlarının titrekliğiyle ardına bakar,
dönüşü olmayan kaçışı, sokak çocuklarının.
Şimdi bir çiçeğe uzanırken
utanmalı topraktan ellerin,
çünkü hıncahıç kokun düşer aklıma
ve ardından gözlerinin karası,
bağrında tünemiş güldür hıfzımdaki, sadece
bilmelisin, ardımdan gün dönecek ki, sıradan
ölüme inat, bir süreklilik.
Aynalar bile bilmesin, kır
dillenmesin, aşkına ürkekliğim.
16 Ağustos 2009/Ankara
Ahmet DumanKayıt Tarihi : 16.8.2009 16:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!