İstanbul'da doğdu, 17 Mayıs 1880'de Adana'da öldü. Asıl adı Abdülhamid Ziyaeddin'dir. Beyazıt Rüştiyesı'ni bitirdi. Özel öğretmenlerden Arapça ve Farsça öğrendi. Sadaret Mektubî Kalemi'ne devam etti. Mustafa Reşid Paşa'nın yardımıyla 1855'te Saray Mabeyn Kâtipliği'ne girdi. Âli Paşa'nın sadrazam olmasıyla saraydan uzaklaştırıldı.
Zaptiye Nezareti müsteşarlığı, 1861'de Kıbrıs, 1863'te Amasya mutasarrıflığı görevlerinde bulundu. Bosna bölgesi müfettişliği Meclis-i Vâlâ azalığı yaptı. 1865'te Meşrutiyet yanlısı Yeni Osmanlılar Cemiyetine gird ...
İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı
(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı)
Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir
Ya bister-i kemhada ya viranede can ver
Çün bay u geda hake beraber girecektir
Yâran dağıldı sohbet-i meyhane kalmadı
Ol işret, ol muhabbet, o peymane kalmadı
Gûşetmem eski nâraları kûy-ü yârdan
Gûya ki deşt-i aşkla divane kalmadı.
İkbâl için ahbabı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı
Sirkat çoğalıp lafz-ı sadâkat modalandı
Nâmûs tamâm oldu hamiyyet yeni çıktı
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm
Bulundum ben dahi dar-üş-şifa-yı Bab-ı Âli'de
Felatun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm
Her şahsı harîm-i Hakk’a mahrem mi sanırsın?
Her tâc giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?
Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın,
Âdem görünen harları âdem mi sanırsın?
Bir katre içen çeşıne-i pür-hûn-ı fenadan
Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan
Âsûde olanı dersen eğer gelme cihâna
Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazadan
Akşam olur, güneş gider şimdi buradan;
Garip garip kaval çalar çoban dereden.
Pek körpesin, esirgesin seni yaradan,
Gir sürüye kurt kapmasın, gel kuzucağım;
Sonra yardan ayrılırsın, ah yavrucağım!
Âsâf'ın mikdârını bilmez Süleyman olmayan
Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan
Zülfüne dil vermeyen bilmez gönül ahvâlini
Anlamaz hal-i perişanı perişan olmayan
Gadr ede reayasına vâlî-i eyâlet
Dünyâda vü ukbâda ne zillet ne rezalet
Lâyık mıdır inşân olana vakt-ı kazada
Hak zahir iken bâtıl için hükmü imâlet
Ziya Paşa denilince aklımıza ata sözleri geliyor.Zira bizim ata sözü olarak kullandığımız bildiğimiz bir çok söz.
Aslında ziya paşaya aittir.Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir
Nush ile uslanmayanın hakkı tekdir.
Tekdir ile uslanmayanı ...