Bize yanlış anlatmışlar, aşk dediğin azap değil.
Her gün kedere uyanmak, yudumlanan kezzap değil.
Bazı nurdan kavrulmaktır, kalbindeki aşk çağrısı.
Yoksa karanlıkta kalmak, acıya hapsolmak değil.
Dinleme sen şekvaları, şikâyetleri haramdan.
Yoksa aşka fırça çalan, hep ressam-ı nâdân değil.
Çekilenler aşktan öte, aşka dair yalanlardan.
Sen de artık uyan buna, pazar haza gülzar değil.
Zıtlar birbirine perde, birbirin gösterir ayna...
Siyahtan beyaz görmeyen, beyni ile görür değil.
Çirkin, güzele alamet; müz’içe işaret rânâ.
İsimden isme geçmeyen, insan-ı bahtiyar değil.
Ateşe dokunur isen, hissedersin ism-i Kahhar!
Fakat yemeğin pişiren, sanki ism-i Kahhar değil.
Depremde arzı sallayan, kalp korkutan ism-i Cabbar.
Lakin aşkla kalbin sarsan, sanki aynı isim değil.
Sana nasıl anlatayım; görmemen, yaşaman gerek.
Perde arkasın görmeden, yaşamak “yaşamak” değil.
Bir gelinciğin yüzünde, bir baharı duyman gerek.
Bil ki zıtların sahibi, Allah’tan başkası değil.
Onun yaratığıdır aşk, elbet mahzı elem değil.
Kayıt Tarihi : 15.7.2010 09:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!