daha on üçünde Zırav
ufak tefek bir beden
cılız
yan sokakta ‘seksek’te
yalnız
o gün evlerinde
alışılmadık bir kalabalık
süslü giysili kadınlar
erkekler palabıyık
keyifte
Zırav şaşkın
ve kesik kesik öksürmekte
şaşkınlığı derdinden aşkın
olanları merak etmekte
annesi kızgın
“gelin olacaksın, ne işin var sokakta? ”
boş gözlerle bakıyor Zırav
“gelin kim, hani nerde? ”
zayıf düşmüş Zırav
hasta mıdır, nedir
bilinmez
titriyor zangır zangır
güneşsiz bir sonbahar günü
geldi düğün alayı
bu ne cümbüştür böyle
kalabalığın dişleri meydanda
bağırıyorlar bangır bangır
umut sükûta terk
Zırav gerdekte
gerdek zifiri karanlıkta
irikıyım bir karanlık
altındaki sabiyi ezmekte
Zırav bitik, Zırav biçare
kolları yana düşmüş
bakışları karanlığı delmekte
nereye baktığı belirsiz
sanki
ölümü beklemekte
zaman insafsız, geçmek bilmez
üstünde tonlarca kaya
inmez
derinlerde dayanılmaz bir sızı
dinmez
yük ağır, dünya karanlık
sıla uzak, seksek bitmiş
geçmiş tümüyle gitmiş
gelecekse...
o... sonbahar günü
tepinen kalabalığın ayaklarının altında
can çekişe çekişe
Yitmiş!
20.02.2012 – İstanbul
Müjdat BilginKayıt Tarihi : 20.2.2012 15:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
belkide oynadığı o oyunu zırav hiç unutmayacak.Müjdat Bey Bu toplumsal bir sorun ve siz
bu sorunu şiirinizle bizlere yansıttınız. Duyarlı şair kimliğinize sonsuz teşekkürler.
Hep 'utandım...' Elim varmadı yazmaya, beynimi sürekli tırmalasa da utandım... Böylesine 'açık, seçik...' Böylesine 'kör güzü parmağına' yazamadım, utandım!
İnsanoğlu hem çelişkileri yaratır, hem şikayet eder!
Hem 'FEODALİZMİ YAŞAR', hem 'İNSAN HAKKINDAN' söz eder!
Hem kadını ezer, hem 'KADINLAR GÜNÜNÜ AMACI DIŞINA ÇIKARIR', kullanır da kullanır!
Bu ne yaman tezattır böyle...
Kumalar, berdeller, 'beşik kertmeleri', 'BAŞLIK PARALARI' hala... Hala o bölgenin kadınları onlarca çocuk doğurur, 'ÇOCUKLUĞUNU YAŞAYAMAYAN KIZLARIMIZ' alınır, satılır, daha çocuk yaşta 'oğlanların eline silah tutuşturulur!'
Ne yazsam ben şimdi? Zırav ve benzerlerinin kaderleri 'İNSAN ELİYLE ÇİZİLİR', ezildikçe ezilirken ne yazsam?
Tebrikler şiirinize.. Tebrikler 'insan yüreğinize...'
Tayinimin çıktığı çok uzak ve küçük bir kasabada yıllar önce bir aileninin evinin odasında kiracıydım.... evin kızı 14 yaşındaydı ve 40 yaşın üzerinde biriyle evlendirildi... Nikahsız.. İçim acıdı..... Babayla konuşmaya çalıştım..... bana çok şaşırdı.... ' ne diyorsun Hocahanım, vakti geçiyordu, neredeyse evde kalacaktı' dedi.....
Nerede oturduklarını bile bilmedikleri adama, 'başlık parası'nı alarak, halaylar çekerek, tahta bir valize o gün 'dükkan'dan alınanan birkaç parça eşyayı da koyup yolcu ettiler o güzel kızı.....
Günlerce ağladım o güzel kıza.....annesi bile inanamadı bana.... sevinçlerine neden ortak olamadığımı anlamadı....
Beni taa o yıllara götürdünüz Müjdat Bey..... İnanın şiirinizi okurkan içim acıdı ..... Çünkü bu anlatılanlar ne yazık ki gerçek!...
Anadoludaki kadınların dramını bir erkek duyarlılığıyla aktardığınız için sizi kutlarım..... Saygılarımla.....
TÜM YORUMLAR (34)