Masallara belediğin çocuk gönlüm büyüdü sonunda,
Beni sevmelerden, beni dipsiz kuyulardan kurtarsana.
Bir dönüş türküsüyle avuttun, kandırdın şu yüreğimi
Gönlünün zindanlarında yalnızım, arada bir uğrasana…
Hayatından gelip geçen bir bezirgan say beni. Tut ki seninle aşkı hiç yaşamadık, hiç ağlamadık bir şarkıda. Gecelerce birbirimizi düşünmedik çıkmaz bir sokakta. Sesine koşmadım ölümü hiçe sayarcasına. Tut ki, bu sözlerle başlayan bir sevdayı attık dipsiz kuyulara. Sil at şimdi bu sevdayı mağrur kelebek. Geriye yalnız kentler, hatıralar, sana yazılan ölümsüz sözlerim kalsın.
Adının efsunlu yumuşaklığını hissetmeyeli ne çok oldu bir bilsen. Sıcacık nefesine koşumladığım atım sırılsıklam terli, ölümüne dinlediğim, öksüz kalan şarkılar artık ağlatıyor beni. Birbirimize sorduğumuz tüm sorularda anlamsız cevapların yorumlanmazlığında, ikimiz de uğurladığımız hasretin kervanlarını bekliyoruz.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman