Zindandan Mehmed'e Mektup Şiiri - Yorumlar

Necip Fazıl Kısakürek
339

ŞİİR


3242

TAKİPÇİ

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,

Tamamını Oku
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 14.01.2011 - 18:55

    …birkaç gündür… hapsediyoruz şiiri ve sonra o kendini nasıl kurtarıyor değil mi?
    …İncecik bir köprüdür aslında şiir ve düşmeden geçmeniz gerekir karşıya…
    … sizi bekleyen yine şiirdir…
    ….alıkoyan…
    sonra salıveren

    …oysa eski zindanların üfürüklü duvarlarında ne yüzler tanımıştı şiir…zalim başı şaklatarak otururken(işkence) sofrasına…geri durmadan beklerdi şiir…can isteyince çıkmaz ki candan…şiir vazgeçsin bedeninden…sonra yeni bir yol bulur… dar koridorlarda yürüyemezken iki kişi…kendi dünyasına açılan kocaman bir kapı oluverir…toprak o saat bilmektedir hapistedir şiir ve yağmurlarını ince ince çarpar odalarına…bağlı hücrelerine akıtır suyunu kana kana..
    İlginçtir şiir hiç susamazmış gibi başını çevirir…görebildiği gök deliğine…hala mağrurdur…oysa yaralıdır…açtır…kimsesiz gibi görünürken alemdir cümbür cemaat…

    (tek başına çekmek ister tespihini…)

    …işte!
    … şimdi tam şiir vaktidir …der şair…(sarılır Allahına) …

    Ama her nasılsa…sayım denilen perişanlık haline düşer şiir…Tane tane olduğu halde karılır…şiirden öte ne varsa…sessizliğinde kıvamına varır…(en hasta eden şiirlere) …o vakit gebe kalır mahpushane…

    …Sefil bir adamın…sıhhatli şiirlerine bakıp imrenirken…matrak bir oyundur ortalık yerde…ve kopar boydan boya …akan kan değildir korkmayın…şiirin cevherine giden damarın şahı…sarsılmaktadır…şiirin yürek atımına…
    ….
    Sonra…adımlanmaya başlar biri gelir biri gider…tanınmayan geceler başlar…eksilmektedir çayın içenleri ince bardaktan…hala açıktır gözleri…bir mihrap bilir… defterine eğilir…ölüm o an teğet geçmektedir…bekletir ecelini…şaşkındır …öylesi bir yerde bulmak şiiri …hayretten…süzer etrafını tanımadığı adamlar sıraya durmuş ise de almak farz olmuşsa üstatlar bilir gitmesini…şiirlerini güzelce katlar…sarar mendiline…üfler sihrini diğer parmaklara…son bir arkasına bakar…
    …şimdi gelin biz...çevirelim bütün hikayelerinizi şiire…ve kırın şiirin sağlam kalmış parmaklıklarını…oysa…yemin şiirin doğumuna tanıklık eden ön evreyse…saygınlık…kurmakta olsun hazin sonlarını…ve biterken çoğalmak …mahpushane ile han duvarları arasında bir yerde o…şairin ayak seslerine kulak kesilsin şiir...mektuplar şiire dursun ve okuyanlar…emin yolculuklarından…zaman değdirsin kendine bir damla şiir…

    ve kaybolalım hep birlikte…sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Nadir Şener Hatunoğlu
    Nadir Şener Hatunoğlu 14.01.2011 - 18:00

    Saygı ile..
    Günümüz şiirinin temeline taş koyan ünlüleri, aralıklarla yeniden anımsamakta yarar var diye düşünüyorum. Hem nereden nereye geldiğimizi anlar, hem de vefa borcumuzu ödemiş oluruz. Seçim kuruluna teşekkür ederiz.
    Daha önce de söylemiştim; antoloji sitemiz -bence- bir okul gibi. Bu şiiri daha önce de görmüştüm; ama yorum yapma becerimi pek yeterli bulmamıştım Şimdi de ne çıkarsa bahtıma...
    Şiirdeki uyak dokusu, çok başarılı. Zorlamasız. Üstelik 'yaratma' şansını da azalttığı söylenemez. Şiir odur ki; bir sözcüğün yeri deşiştiğinde, bina çökmelidir. Rahmetli Necip FAZIL KISAKÜREK, sözcükleri köşe taşı gibi ' Cuk ' oturtmayı beceren ender şairlerimizdendir.
    Gerçek yorum, derin ve uzun oluyor. Bu tür yoruma yanaşanımız az. Bu uzun şiirde daha ilk dizenin yorumu bile, sayfalar dolusu yük çeker:

    1) Avlu... Bir uzun yol...
    ....(Bu yol, dön babam dön yolu; açık ucu yok.)
    2) Bir alem ki gökler boru içinde...
    ....(Hapishane duvarları yüksek; sadece gök yüzü görülebiliyor.)
    3) Ruhuma geçti bilekçem.
    ....(Hapishanede ruhu donuk, işlevsiz kalmış)
    4) Zift dolu gözlerde karanlık kat kat.
    ....(Umutsuzluk, belirsizlik kol geziyor.
    5) Zindanda dakika farksızdır aydan.
    ....(Burada, Albert Einstein'nin rölativite (görecelik) kuralı-kendikiğinden- vurgulanmış oluyor. Bilindiği gibi, sevgiliyle birlikte geçirilen bir saatlik süre, insana bir dakika gibi kısa gelir.)
    Değerli şairimizi tekrar arhmetle anıyorum.

    *Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*

    Cevap Yaz
  • Selcen Koçel
    Selcen Koçel 14.01.2011 - 17:19


    keşke küçücük daracık bi pencere olsam şiirde yazan. keşke yalnız pencereysem kırılsam.. keşke güneş oynasa benimle önümde-arkamda sobe!..
    keşke en keşkeler böyle bitse..

    Cevap Yaz
  • İhsan Ertem
    İhsan Ertem 14.01.2011 - 16:19

    Rabb'im rahmet eylesin....

    Şeçen kurula, teşekkürler, saygılar.

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Çelebi
    Hüseyin Çelebi 14.01.2011 - 14:33

    Tuğlaları üst üste korsan ev oluşur kelimeleri üst üste korsan şiir olur işte günün şiiri ruhuna rahmet ustanın seçenleren de ellerine sevap

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 14.01.2011 - 14:28

    her kim zindana duserse ki;sairlerin zindana dusme olasiligi hic bitmemistir bu memlekette! durum bundan ibaret olunca;zindan siiri yazmak icin zindan bahane!..

    gerci, herkesin zindani kendine goredir:birininki benzemez dgerinkine diyerek,rahmet diliyorum saire..

    Cevap Yaz
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak 14.01.2011 - 14:10

    Zindandan Mehmed'e Mektup


    Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de, geri adam, boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

    Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
    Bir âlem ki, gökler boru içinde!
    Akıl, olmazların zoru içinde.
    Üstüste sorular soru içinde:
    Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
    Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
    Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
    Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
    Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
    İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik, mintanlarla et.

    Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
    Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
    Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

    Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim, senelik paydan!
    Zindanda dakika farksızdır aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük, duman duman erisin!

    Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
    Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
    Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
    Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

    Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
    Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
    Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
    Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
    Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

    Ses demir, su demir ve ekmek demir...
    İstersen demirde muhali kemir,
    Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    Garip pencerecik, küçük, daracık;
    Dünyaya kapalı, Allaha açık.

    Dua, dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
    Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
    İplik ki, incecik, örer boşluğu.

    Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
    Karanlığında nur, yeniden doğuş...
    Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

    (1961)


    Necip Fazıl Kısakürek

    Üstadimin bu saheserini tekrar okumaktan ziyadesiyle mutlu oldum, müminlerin bayrami cum'a gününe denk gelmeside ayri bir güzellik...
    Bu mübarek günde yüce Allah'tan gani gani rahmet diliyorum, kabrin cennet bahcesi olsun, bana siiri sevdiren kiymetli üstadim...
    Ayrica secici kurulu bu isabetli kararindan dolayi da tebrik ediyorum...Tesekkürler...Cümleten Huzurlu Cum'alar...

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 14.01.2011 - 13:19

    Şiirin biçimsel olarak perişan edilerek antolojiye kaydedildiği ortada..mısra düzeni 3 ve 2 lik şeklinde akan bir şiir oysa şiirin orijinali..

    Bu ülkede pek çok hapishane şiiri yazıldı son yüzyılda..Bunlar gerçek hapishanelerde yazılmış şiirlerdi..kurgusal , senaristik şiirler de değildi üstelik..

    Şiir bir meydan yeri şiiri..kalabalıklara okunmak üzere yazılmış bir şiir..koçaklama değil .güzelleme değil..ağıt değil..halk edebiyatında zindan şiirleri şeklinde bir başlık yok ama sanırım geçtiğimiz yüzyılda, hangi türü olursa olsun, siyasete toplumsal düşünceye gönül vermiş şair ve düşünürlerin bir çoğunun başvurduğu başvurmak zorunda kaldığı bir şiir tarzı hapishane şiirleri...

    sonuç....

    Ben bu tür şiirlerin azalacağı umuduna sahip olamıyorum yakın süre içerisinde...





    Cevap Yaz
  • Lââ Lemân
    Lââ Lemân 14.01.2011 - 13:07

    Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!


    Büyük Üstadı Rahmetle anıyorum.

    Cevap Yaz
  • İbrahim Eroğlu
    İbrahim Eroğlu 14.01.2011 - 12:55

    Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    ................

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 219 tane yorum bulunmakta