ZİLE
KALESİ
Bir garib
gönül yorgunluğu
ya da hüzünle,
Zile kalesinde
avare avare gezerken
taştan burç‘un
yıkık gövdesinde
hayalin belirdi
içim sızladı birden.
…
Bir kuş bakışı dolaşırken
Zile’nin en ücra dehlizlerinde
yıkık Alpaslan orta okulunun
enkazında rastladım,
vurgun yediğim çocukluk
hayallerime.
…
Dünyanın en güzel mevsimine rastladım
Zile ovasını kuş bakışı süzerken,
Ulu cami,esvap pınarı,
hapan yeri,Zile bağları
kiraz bayramını
eski panayırları
hatırlattı
bana,
fötr şapkalı bir sihirbaz
şapkasından tavşan çıkarırken…
…
İçimi yıkayıp geçtim tekrar
eski hamamların
yıkık kubbelerinde,
düşüp kayboldum
yıkılmaya yüz tutmuş dar
mahallelerinde.
…
Kale kapısından
yavaş adımlarla girerken
açıldı,
kapandığını zannettiğim
eski yaralar
yitik bir serap gibi gidip geldi hayalin
minareler arasında
İlk tanışıklığımız
ilk seyrettiğimiz film
geldi aklıma
bugün işlevini yitirmiş
saray sinemasında.
…
Kalenin dar,
kağnı geçmez yollarında
dalmışken tatlı hayallere
yan kamelyadan gelen
bir tanıdık ses
tuz biber oldu
içimdeki sancıma
zehirli bir şarkı çaldı
Zeki Müren’den
dokundu her nağmesi
içimdeki acıma.
“ Ne mektup,
ne haber gelirken senden
gözlerin doğdu gecelerime
umudun bittiği yerden.”
…
Güzel sevmek,
güzel yaşamın amentüsüymüş
yaş aldıkça anladım.
Kaleye sağanak bir
yağmur yağdı.
Zeki Müren söyledi
Sezar’la ben ağladım.
“Geldim,gördüm, YENİLDİM…”
Öyüce
Ömer YüceKayıt Tarihi : 18.6.2024 03:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!