Zihinden kaçan cümle koyu düşünceler...

kinle bir bir deviriyorum önüme gelen tüm günleri,
tüm mısralarım havaya savrulmuş paçavralar rengarenk...
ölsem diyorum
ölsem belki daha faydalı olur varlığım bu yaşlı dünyada,
bir karanfil büyür belki yanmışlığımın küllerinden sıyrılıpta...

bir balık yumurtasıdır yaşam,
daha doğmadan kodamanların gırtlaklarında noktalanan...
isyandır yeşil ve mavi herdem isyan, adaletsizliklerine dünyanın...

notaların dostlukları karanlık gecelerde
şimdiye kadar söylenen en pembe yalanlardır...
en katmerlisidir aşk ölmelerin,
bitimsiz işkencelerin göğsündedir sevipte sevilmeyen biçare yürekler...

günü kandırıpta uzun pazarlıklarla
geceden de memnun olmazsın ya,
teselli bulamazsın ya göklerdeki eflatuna ve toprak kızıla çalan bulutların
renklerinde,
gün yeniden doğsa dersin ya gecenin sonuna doğru,
çaresizlikler bir bir ırzına geçer ya gözlerinin,
bir bir akıtırsın ya 'ötekilerin' piç dediği yaşları
öylece bakakalan gözlerinden,

her bir acından arınmak için bir umudunu satarsın ya loş gecelerin
çığlık çığlık yalnızlıklarında, titrek titrek yanan sokak lambalarına,

garipser yürek, elinde kalanlara nice mutlu günlerin ardından,
başlangıçlar başlamadan sonlanır ya ruhunu diken diken kanatarak
sürü sürü vurulur ya özgür göklere saldım sandığın turnaların...

tabut olur vakti ile içini huzur dolduran feribotlar,
maviş deniz,
ufuklarda canınıdan bildiğin günbatımı
kan deryası görünür gözüne, masumların can verdiği...
için dolup dolup boşalır sık kullanılan eski bir bakraç gibi,
sıklaşır sancılar geleceğin puslu akisleri doldurunca zihnini,

bir ufak derecik nazlı nazlı akarya geçmişinden taa şimdine özünde acılar taşıyarak,
melodiler devasa prangalar olur ya ruhuna ateşten çivilerle tutturulan,
kaçsam dersin ya olunmazlara, devirsem dersin ya zaman denen şarabı
kristal bardaklarda,
uzanırsın ya karanlıklara, sarılsırsın ya geceye titreyerek
şaşarsın ya hayatın oynadığı, yılan misali kıvrak cilvelere...

ölsem dersin ya...
kuytularda gömülsem dersin ya...