Zeytin Dallarından... Şiiri - Burhan Kale

Burhan Kale
179

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Zeytin Dallarından...

Yeşil bir yaprağım kuru bir dalda…
Rüzgâr eser savrulurum…
Yağmurda ıslanır, güneşte kururum…
Kökümden gelir can suyum...
Ancak bir tırtılın içinden geçince çıkar kanatlarım,
Görünür olur bir nakış ruhumdan…

Gelir o kelebekler uçar başucunda,
Durur karşında, konar omzuna,
Belki de beni sorar sana…
İçindeki sesi dinleme,
Tutma ellerinle,
Bırak uçsunlar göklere
Çünkü onlar bir sana âşıktır bir de yükseklere…

Kelebeklerde kanatlarım,
Göz göz renk ve desenlerim…
Nazarlar dolu üzerim…

Ya içimdeki renklerden ve desenlerden ne haber…
Uçurtmalar yaptığım ümitlerimden ne haber…
Hani renkleri gökyüzümün,
Hani kuşlarımın kanatları,
Ve gök dolu gözleri…
Neden şimdi nedensiz gidişleri,
Habersiz olduğu gibi gelişleri…

Günde dört mevsim neden…
Barış için silahlar!
Savaşa uçuyor barış güvercinleri!
Neden bahçeler bağlar!
Neden tuzak dolu şu dağlar!
Gülmeler yalan!
Zeytin dallarından değil ki uzatılan dallar!
Niçin ağlar hala anne ve babalar!

Uçurtmalarını uçuramazlar mı?
Gökyüzü mü küçük yoksa yeryüzü mü dar?
Nerede bu limanlar?
Bir limana ulaşmaya daha kaç deniz var!
Sonsuz mu bu denizler!
Dümenler mi bozuk yoksa,
Kaptanın mı kılavuza ihtiyacı var!

Hangi kapıyı açsam,
Hangi pencereden baksam
Yine sen çıkıyorsun karşıma…
Doğuyorsun doğudan;
Acılarınla ve yeni doğumlarınla geliyorsun
Acıların yurdundan…

Yoğurmuşsun dertlerini bin bir gece masallarından,
Yüzünden okunuyor,
Gözlerinden okunuyor,
Konuşurken sözlerinden
Susarken dalıp gitmenden okunuyor…

Taşımak kolay mı?
Bir hamal yükü değil ki!
Karanlık bir gece değil ki!
Ya da sert bir kış
Ve ya asırlık bir ömür
Değil ki!
Yükün;
Kaderin,
Acılarla yoğrulan
Ve sadece bir damla gözyaşından okunan…

Yine kaderin taşımak bu yükü!
Asır asır…
Mevsim mevsim…
Gece ve gündüz…
Zümrüdü Anka’nın kanatlarında
Saklı yükü…
Kaf Dağı’nın ardında saklı yükü…

Kimi taşır;
Alnı açık,
Kalbi ak pak,
Bir derviş edasıyla taşır…

Bir Mart ayında,
Bırakır Keş Dağı’nda,
Kar tanelerine tutunarak
Uçar gider sonsuzluğa…

Kimi;
Zehir içer,
Dost elinden şeker şerbet içmiş gibi…
Sonsuzluğa yol alırken,
Sırlar bırakır gider
Ardından gelenlere…

Kimi elif, bir dalda,
Boyunduruk boynunda,
Mushaf yerine yüreğini taşıyarak koynunda…
Kalır bir dağın ardında,
Bahara kucak açarken çiçekler,
Mayıs ayında…

Sana kalır yaşamak külfeti,
Bir masal gizemi içinde…
Hayatını çevreleyen gerçeklerin farkına varamadan,
Özgür ve suskun……

Hoş geldin;
Bilmediğim güzel kokularla bezenmiş
Otuz üçlük tespih tanelerim…
Ya da doksan dokuzluk annemin çektiği…
Veyahut da bin dokuz yüz doksan dokuzluk
Himmeti millet olanların kaderi...

Hoş geldin;
Yüreğime kâğıt kalemim,
Bitmeyen elemim,
Ter ü taze ümitlerim…

Sen de
Hoş geldin;
Gül kokularım
Ve bahara erme özlemim…

Burhan Kale
Kayıt Tarihi : 15.3.2013 15:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Burhan Kale