niyet ettim Allah rızası için
doğmaya
hayat siret etti damarlarıma
rengi kırmızıymış, dediler
adettenmiş başın aşağıya gelmesi
hayat tepe taklak zaten
Ben bakış bakış öperken
Ayak basıp gezdiğin yerleri
Sen gölgeni hangi dehlizlerde süzdürdün
Dolaştım zannettiğin yerler
Geldiğinden öte, gittiğinden öte
bir bebek gibi kavradık hayatın parmağını
gözlerimiz sağılırken gecenin kara çarşafına
hissettiğimiz bir buket sümbül kokusundandı
çekingen birkaç sözcük mırıldanmak
elimizden gelenin hepsiydi, sevap niyetine
aramızda yarım kalan ne varsa
bu gece topladım hepsini
yastığımın altına
ama başım sevmez yükseği
kolu büküp yatmak varken…
olduğun yerden hiç kıpırdamadan
nasıl benden bunca şeyi götürebiliyorsun?
büyütüyorsun arafımı
zaman da öyle çabuk geçmiyor
ömrümden alıyorsun
gölgelerden ışık süzdüm
karanlık zihinlere yaymak için
çatlak topraktan nem emdim
denizleri taşırmak için
Filistin’e
Biz ağladık ancak küçükken
Biraz süt ve şeker için
Biz değildik savaş meydanlarında
Eli taşlı, gözü yaşlı çocuklar
sensizliği
eteğinden ve yakasından çekiştiriyorum
yalnızlığın üstü hep açık kalıyor bir yerinden
işte o açık yerde ben hep üşüyorum
bu parmaklarımla kavgalı düğümü
oraya gidemeyince
ufuklarda kaybediyorum bakışlarımı
oradan da gelen olmayınca
kaybedişler artıyor
rakamların çokluğunu sınarcasına
duvarlara çarpa çarpa sesimin
uğultusu artar kulaklarımın
yırtılır zamanın perdeleri
gel kafiyesi ol ömrümün diye
bir tek kelime yok sözlüklerde
sen o musun?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!