Deli Mavi Sevdalar Grubunda 1-7 Eylül haftasının şairi sevgili ZEYNEP NİLGÜN GÖKÇEÖZ ile şiir ve yaşam üzerine bir söyleşi yaptım dostlar. Onu biraz daha yakından tanımak ve onun penceresinden görünen manzaraya konuk olmak için… Çok keyifliydi ve bir o kadar da sorgulayıcı. Yeni parantezler açması bakımından okunası bir söyleşi oldu. Bununla da kalmayıp kendisine rastgele seçilmiş, birbiriyle alakalı olmayan sözcükler verdim ve bir şiir yazmasını istedim. Biraz hainceydi belki, verdiğim sözcüklerden çok zor olanlar vardı ama emindim ki şiire sevdalı bir yüreğin açılımı da çok güzel olacaktı. “cezve” sözcüğünü nasıl kullandığına dikkatinizi çekmek isterim.
Şimdi sizi bu söyleşi ile baş başa bırakıyorum. Keyifli dakikalar, sevgiler…
Rengin Alacaatlı
RA: Şiirin özü nedir sizce?
ZNG: Şiir ruh ve duygudur.Sonra şekillenir.Tıpkı bayramlıklarını giymiş çocuklar gibi süslenir.Şiir bir yerlere mesaj vermek için değil duyguları anlatabilmekle ilgilidir. O zaten gideceği yere koşarak gidecektir…İçindeki tüm coşkusu, hüznü ve özlemleriyle birlikte…Şiir yüreklerin sığınağı, ortak dilidir…Yani özüdür, sözüdür… Özü ise ruhumuzun bıraktığı ayak izleridir.
RA: Yazma aşkı ilk ne zaman başladı?
ZNG: Yazma aşkı olarak diyemeyeceğim…Çünkü ben şiir yazabileceğimi bilmiyordum.Annemin hastalığı, ölümü ve bu arada yaşadığım hayatımda ki çok önemli olayların beni yönlendirmesiydi.Yönlenmeme sebep olan ise şu an 85 yaşında harika bir kadındı.Ve ona ömür boyu minnettar kalacağım beni şiirlerle hayata yeniden bağladığı için..))
RA: Şiirle ilk buluşmanızda etkilendiğiniz şairler kimlerdi?
ZNG: Şiir okumayı çok severdim. Etkilendiğim ilk şair diyebileceğim Edgar Allan Poe’nun Annabel Lee şiirinin bana bıraktığı iz çok farklıydı. Sanki duygularımı altüst ediyordu. Cahit KÜLEBİ’nin Bebek şiiri ise annemin dizinde dinler gibi hayallerimi süslüyordü… Beni ilk etkileyen iki şair ve şiirdir…
RA: Yaşamınızda yer etmiş, etkisinden kurtulamadığınız bir şiir var mı?
ZNG:Hayır, yer etmiş olarak değil de etkisini hissettiğim bir şiir var. Nedeni ise kendi tarafımdan bile çözülmüş değil... ”IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN`”...
RA: Şiirde esinlenmeyi, etkilenmeden ayıracak olursak her ikisi içinde düşünceleriniz nelerdir?
ZNG: Etkilenerek esinlenileceğine inanıyorum. Tıpkı bir şarkıdan, türküden etkilenmek gibi. Veya filmden. Bu etkilenmenin de bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Taklitçiliğe ve kopyacılığa dönüşmemek şartıyla... Şöyle de diyebilirim; duygularımıza hız verebilmek için kalemle kağıdın yaptığı dansı seyretmek gibi... Bunun dışında ruh kirlendiği gibi yapılan eyleminde adı çirkinleşecektir. Ve ben hangi şair etkilenmedim derse inanmak istemiyorum. Birbirinden etkilenip yazan o kadar çok şairimiz var ki... Sadece şiir mi, roman, öykü… Böyle etkilenmeler sonucunda hayat bulmuştur. Mesela Orhan Kemal Nazım Hikmet’in toplumcu görüşünden ve yaşamından, ona olan hayranlığından etkilenerek roman ve öykü yazmaya başlamıştır. Esinlenmiş değil midir?
RA: Bu etkilenme değil midir? Hepimizin etkilendiği şairler, yazarlar vardır ancak bir ya da birkaç şiirden esinlenerek, içerisinden imgeleri, dizeleri cımbızla alıp yeni şiirler yazmak(ya da öyle görünmek) ne denli doğrudur?
ZNG: Başkalarının ödünç kelimeleriyle ne zamana kadar şiir yazılabilecekse o kadar yazılır bana göre. Platon ''şair kanatlı ve kutsaldır; esinlenmeden, kendinden geçmeden, aklını yitirmeden yaratamaz.' '' der.
Bana göre, şair mutlaka etkilenir, etkilenir ve yeni şiirler üretir. Sizin sorduğunuz sorunun diğer bir adı aslında şiir hırsızlığı, duygu hırsızlığı. Çünkü bir yerde kelimeler kadar duygularını da çalmış oluyor alan kişi.
Doğru bulmuyorum şiirin içinden belirli kelimeleri alıp kendi şiirinin içine yerleştirmeleri, asla...
Etkilenmeyi ise doğal karşılıyorum.
RA: Konumuz şiir olduğuna göre, internet ortamında bu denli çok edebiyat(!) sitelerinin olması, şiiri ne yönde etkiliyor olabilir?
ZNG: Bu siteler kalitesini koruduğu ve amacını aşmadığı sürece şiiri iyi yönde etkileyeceğine inanıyorum. Bu şimdiye kadar alışık olduğumuz kitapla buluşmanın başka bir adı. Ne kadar sahicilik taşıdığı tartışılsa da böyle bir ortama sahip olmanın da güzelliğine inanıyorum. Yalnız şunu da söylemek isterim. Buraya her site açıp yazı yazan, şiir yazan ne kadar yazardır ne kadar şairdir yine tartışılır… Şiiri değil ama kitap satışlarını etkilediği kesin..)))
RA: Şiirlerinizin çoğunda var olan uzaktaki sevgiliye seslenişin gölgesi hangi yöne düşüyor?
ZNG: Haklısınız, şiirlerimin çoğunluğu uzaklara sesleniştir. Tüm yönleri benimseyerek, gölgelerinde soluklanarak..Galiba bu seslenişim hiç bitmeyecek..Doğarken hayatı karşımız da gördüğümüz de attığımız çığlıklar gibi.Ve okuduğum bir yazı vardı..Buraya onu ekleyeceğim. Çok hoşuma gitmişti küçük bir bölümünü sizlerinde okumasını isterdim. Benim kendimi bulduğum gibi sizlerinde kendinizden bir şeyler bulacağınıza inanarak...
“””””””””””””””””
Hayat seçimlerle dolu ve Pascal'ın dediği gibi 'her seçim bir kaybediştir,' bir şeyi seçer, bir başka şeyi kaybedersiniz.
Ya da hiçbir şeyi seçemez ve her şeyi kaybedersiniz.
Bu da bir seçim... Bir şeyi seçip bir başka şeyi kaybetmek mi, hiçbir şeyi seçmeyip her şeyi kaybetmek mi?
Zırhlarımız, korkularımız, savunmalarımız, hesaplarımız bizi hep bir şeyi seçmemeye götürüyor, aklımız 'öbürünü kaybetmemeliyiz' diyor... Ve en akıllı, en güç, en zırhlı, en hesaplı olduğumuz zamanda, her şeyi kaybediyoruz, en çok istediğimiz bizden en uzağa düşüyor.
Kendi seçimimizi yapamadığımız için de insanları sınayıp duruyoruz.
Eldivenlerimizi aslanların arasına atıp 'Beni seviyorsan onu getir,' diyoruz.
Bir eldivene bir aşk gidiyor.
Nietzsche, 'Tanrıyı ve insanları denemeyin,' diyor.
Schiller, eldiven şiirini yazıyor.
Peçorin, Anna Karenina'yı sevmiyor.
Anna Karenina, aşık olmayı hayatıyla ödüyor.
Peçorin mi olmalı Anna Karenina mı?
Her seçim bir kaybediş.
Hele, hem Peçorin'i hem de Anna Karenina'yı seviyorsanız.
Bütün kitapları okuyorsunuz, hayatın karmaşık yollarından dolanıyorsunuz ve çıka çıka hep aynı mısraya çıkıyorsunuz.
'Ten hüzünlü heyhat... Ve okudum bütün kitapları.'
Heyhat ten hüzünlü, bütün kitapları okusanız da.
En büyük yaraları kendinizi en çok savunduğunuzda alıyorsunuz, en büyük budalalıkları en akıllıca davrandığınızda yapıyorsunuz, en güçlü olmayı en çok korktuğunuzda istiyorsunuz ve mutluluk hep uzaklarda kalıyor.
Savunmasız, güçsüz ve hesapsız olmak belki de mutluluğun kapısını açacak.
Ama bunun için Peçorin'in Anna Karenina'ya aşık olacağı bir kitap bulmak gerek.
Anna Karenina, Peçorin'e sevmeyi öğretmeli.
Ve, ten bu hüzünden kurtulmalı…
Ahmet ALTAN
******************
RA: Gerek okuyucu ve gerekse şair olarak; şiirde asla kabul edemem ya da tahammül edemem dediğiniz bir unsur var mı?
ZNG: Hakaret ve kişi haklarına özgürce saldırmayı hak sayan şiir ve kişilere tahammülüm yoktur.
RA: Şimdi özel bir soru, Zeynep Nilgün ne renktir ve neden?
ZNG: Zeynep Nilgün ne renktir… Zeynep Nilgün’e sordu, Nilgün Zeynep’e gülümsedi.
Zeynep hüzün renklerini seçti. Nilgün yine gülümsetmeye çalıştı ve sonunda gökkuşağını sahiplendiler. Ve her gün sayısız tablolar çizmeye söz vererek… Hüzünlü veya sevinçli veya umutlu. “”Zeynep Nilgün Gökkuşağı”” işte içindeki ismi buldu sonunda...))
Neden? En zor soru bu galiba…))
Çünkü Zeynep Nilgün hala masalları seviyor. Hala Pollyanna, Heidi ve Kibritçi kızı dinliyor. Kurşun Asker için hala gözleri doluyor.
Çünkü hala mektupları zarflarından tanıyıp açmadan görebiliyor içindekileri.
Çünkü hüzünlü zamanlarında hangi şarkıyı dinleyeceğini biliyor…
Ve “”SEVGİ””nin ne kadar değerli olduğunu her gün bir kere daha anlıyor vefasıyla birlikte…
RA: Son olarak size vereceğim sözcükleri kullanarak henüz adı olmayan bir aşk şiirinin dizelerini yazar mısınız?
Füme/yaprak/cezve/gramofon/kürek/zeytin/tüy/patiska/vazo/yastık/şezlong/silgi/
ZNG: İnanın öyle bir kalabalığın içinde yazdım ki… İmla hatalarına bile bakamadan yolluyorum. Taslak gibi ama olsun. En azından yapmam gerekeni tamamlayıp mahcup olmadım..)))))
Şakaydı... Hiç düşünülmeden yazılan bir şiirdi. Olduğu gibi... Dilerim fazla hatam yoktur..Sevgimle ve teşekkürlerimle
HENÜZ ADI YOK……
Efkarlı bir gecenin füme rengi düşleriyle avunuyorum
Yıldızlar baştan çıkarıcı tavırlarıyla
Tüy gibi düşüyorlar yastığıma
Sevdanın seyrine dalıyorum gizlice
Seni seviyorum diyorum usulca
Eski bir gramofonun sesiyle ürperirken
Şarkılar sürüyorum yüreğimin gamzelerine
Tutuklu kaldığım zamana tütsüler yakıp
Sabır kokulu özlemler soluyorum,
Alın yazım kavuşmalarla avunmak.
Kaç hayali infaz ettim vazomda ki çiçekler solduğunda.
Bembeyaz patiskaların üzerine serserice düştü yapraklar
Umudumun feryatlarına aldırmadan.
Kararlıyım dünyanın bütün solmuş çiçeklerine
Kürek kürek sevgi atmaya,
Zeytinliklerden çaldığım dalları ak güvercin kanatlarına takmaya..
Evet kararlıyım…..
Kırk yıllık kahvenin hatırını yürek cezvemde ısıtmaya..
Masmavi gökyüzün de şezlonga uzanmış güneş gibiyim şimdi..
Bulutların silgisiyle siliniyor hüzünlerim.
Adil bir coğrafyanın diliyle mırıldanıyorum
Ekmeğim, suyum saydığım sevdama
Uzanıp elini tutuyorum,
Işık saçan bakışlarınla karşılaştığımda
Bir gelinlik kızın heyecanıyla
Hasreti tersinden okuyorum.
Zeynep Nilgün Gökçeöz
Deli MaviKayıt Tarihi : 6.9.2008 03:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgili Zeynep Nilgün Gökçeöz hanımefendiye sonsuz teşekkür ve sevgilerimizle...
İşte böyle güzel bir havayı soluduk...Renk renk kelimeler yerleştirdik gönül sayfalarımıza..Doğru yöne baktığıma inanarak, el ele...Emeğin için teşekkürler...Çok kaliteli bir çalışmaydı....Sevgilerimle arkadaşım..)))
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
Melih Cevdet Anday
SELAMLARIMLA
Turan Ergün
TÜM YORUMLAR (6)