yuvarlanıp gidiyor
Rengi atmış duvarların arkasında
Gözyaşı yaşından fazla bir kadınım
Ruhumda verem, ciğerimde astım
Unumu eledim, eleğimi astım
Asırdan fazladır kaderim sırtımda
Yürüyordum loş bir sokakta
Kalabalık ortasındaydım
Hatırladım, o akşam vakti
Zihnimdeki tenhadaymışım
Görüyordum, hoştu ufuk da
Nerede ararken bulduk baharı
Bir kız çocuğunun gülümsemesinde mi,
kısılan gözlerinde mi?
Savrulan saçları mı getirdi
Ya da güneşte parlayan
Kehribar gözleri mi çağırdı
Yeter mi fâniye Yer'deki cennet
Bitti mi vücutta hükmeden fetret
Hiç ısınmadan örttüler toprağı
Değil artık kefen, cemreye hasret
Kalır mı mazide bitmeyen külfet
Hangi gemi yine atmış atacağını
Akşamın bir vakti demir kokuyor her yer
Kanıyor tekrar denizin cerihaları
Etrafa sıçrıyor damla damla Zerdüştler!
Pansuman tutmuyor denizin yaraları
Okumasına izin vermişler
Kadının okumasına
İptidai adamlar
İzin vermişler
Elinin hamuruyla da olsa okumuş
Bekaret kuşağıyla da olsa okumuş kadın
İşçiyim ben
Uykusuz kaç gece geçirdim
Evimi, sıcak çayı
Eşimin gözlerine bakmayı
En çok da çocuklarımın
Gülüşlerini duymayı özledim
Şehri bölüyor bu kamu binası
Gri, ketum, can alıcı
Her gün yüzlerce kez
Islanır fayansları
Gözyaşlarıyla
En çok da çocukların
Saat başı servis kalkar
Bu kamu binasından
Köylere
Bir ters bir düz örülen
Bir ölü iki diri gidilen köylere
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!