Taşın sessizliği vurmuş yüzüne,
Balkıyan serinliği tanyerinin.
Omzun kırık dökük bir levha,
Çökmüş daha harfleri kazınmadan.
Tutuyorum elini sıkı sıkıya anne.
Gölgelerimiz gitgide kısalıyor,
Tutuyor seni bu eski taş bina.
Bir yanım kanatlanıp uçuyor,
Sızımsa boşaltıyor içimi kemirerek,
Elin elimden usulca akıp gidiyor.
Bir nergis gibi soluyor soluyor derin.
Kuş sesleri ve kasvetli güneş,
Sızıyor incelen bir bulut altından.
Göğüs kafesinde ezan dinler gibi,
Kıvrılıp susuyorsun bankın üzerinde.
Bırakmak ölmenin yarısı mı bilmiyorum!
Peki ya bırakılmak, arkadan bakakalmak...
Darülaceze ne demek onu da bilmiyorum!
Ama cemre suya düştü artık anne!
Burkulma, eğilme, büzülme öyle.
Serpiliyor cemre toprağın dibinde...
Düşmüş zaman havaya ve suya.
Düşmüşüz ardı sıra gideceğimiz toprağa.
Bir zaman ki aynalarda kalmış.
Suretimi tutamadığım o aynalar,
Kaskatı kesilip sırrından sararmış.
Ne bir renk ne bir siluet ne de ses...
Bütün kapılar yüzüme kapanmış.
Çaresizlik değil bu, teslimiyet.
Seni öylece yüzüstü bırakmak,
Arşa kadar giden bir kıyamet...
Yirmi yıl mı oldu, yoksa bin asır mı?
Hatırlamıyorum hiçbir şey, hatırlamıyorum.
Ben miyim doğurduğun acını içinde eritip,
Lanetli bir şehir mi göbek bağı kesilen?
Oysa her doğum bir tespih tanesi değil miydi?
Adını andıkça peşi sıra yürüdüğümüz,
Kamaşan gözlerle baktığımız o ulu kapı,
Senin ayaklarının altında değil miydi?
Ama hepimiz esir düştük yeni icatlara,
Gün sayılan dört metrekare evlere,
Yalnızlığa, rezidans darülacezelere,
Ve paranın unutturan o rezil tahtına.
Hiçbir şey hatırlamıyoruz, hiçbir şey,
Ne geçmişimizi, ne de geleceğimizi...
Yok eder gözlerin pırıltılı geçmişini.
Yırtılan geceyi, uyuyan kozayı yok eder,
Suyun cürümünü, badem çiçeklerinin beyazını,
Emzirdiğin hayatın çatlayan tomurcuklarını,
Ve sabah akşam ettiğin duaları yok eder.
Ama kuşlar bir gün geri dönecektir!
Nasıl ki her bahar bulutlar delinir,
Biz de sevinçli uçurtmalara biner,
Ararız o unutulmuş çocukluğumuzu.
Çilek festivalleri, gezgin kumpanyalar,
Yağlı güreş müsabakaları dindirir acımızı.
Ola ki yeni cambazlar türer o zaman,
Sayısız gladyatörün kılıçları şakırdar.
Kan revan içinde kalır alınlarımız!
Geç pişmanlık fayda eder mi acaba?
Yok eder gözlerin ağılı geçmişini.
Dilindeki pas tadı, o peltek uyuşukluk.
O yoksunluk, dağılan her yerimiz...
Özleyeceğimiz acılarımızı da yok eder!
Hatırlar mısın dökülürdü zerdaliler,
El etek çekilmiş tenha bahçemize.
Çiçeklerinde senin emeğin, öz suyun.
Kılcal damarları değildi su taşıyan,
Köklerini kucaklayan toprak değildi.
Peki ya akıttığın güneş, gözlerinin ışığı...
Zerdaliler dökülürdü bahçemize.
Çekirdeğinden sıyrılıp patlardı bir bir,
O turuncu, o kahve gülleler...
Gülümserdin, zamanı geldi derdin,
Zamanı geldi, ruh bedenden ayrıldı.
Şimdi anlıyorum, zamanı gelmemişti,
Geçmişti, çoktan geç kalınmıştı...
Bakma bana öyle annem derinlerden.
Nemlenmesin ferinin ışığı öbek öbek.
Bilir misin tufan da böyle başlamıştı.
Sırtlarında yüz bin yılla, yıktıkları şehirlerle,
Taht olup peygambere o küçük damlalar,
Çoğala çoğala eski dağı tırmanmıştı.
Bakma bana öyle annem bakma.
Dudaklarında sönen bir ayla,
Kuşların dağınık gölgelerine sığınma.
Bırakılmak ölmenin yarısı mı,
Teneşirde ziyafet çekmek mi?
Yoksa diye sorma, sorma anne!
Benekli ellerin titretiyor ellerimi,
Kulaklarımda bir deprem uğultusu,
Erguvan altında banklar, fesleğenler,
Ve karbondan çıkmış hastabakıcılar.
Sana bakamıyorum, genzim yanıyor.
Bırakmak ölmenin yarısı biliyorum.
Çık zindanından, gir koluma hadi.
Zerdaliler dökülmeye başlamıştır,
El etek çekilmiş tenha bahçemize...
Kayıt Tarihi : 7.4.2007 13:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Selamlar.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
Konu kutsal olduğu için Annelere şiir yazarken duygu fırtınasına yakalanmamak elbette mümkün değildir. Bu yoğun his tufanı içinde sayısız şiirler yazıldı ve dünya durdukça yazılmaya devam edecektir. Ancak hepimizin ortak bir görüş etrafında bütünleştiren bir gerçek vardır: O da şudur:
O kusursuz meleği eksiksiz anlatabilecek bir şiiri, ne bizden öncekiler yazabildi, ne biz yazabiliyoruz, ne de bizden sonrakiler yazabilecekler... Bu gerçeği hepimiz biliyoruz. Bu gerçeği bile bile, bu kutsal konu için eline kalem alan her kardeşimi tebrik ediyor sonsuz başarılar dileklerim ile o kalemi elinize almanızı ve bu şiirin yazılmasını sağlayan annenizin (inşallah şu an hayatta ise) mübarek ellerinden sevgi ve saygı ile öpüyorum.
Hakk'ın rahmetine kavuşan annelerimizin elini ise şu anda bizim yerimize zaten melekler öpüyor.
Öncelikle böyle kutsal bir konuya ilgi çekmek için şiir yarışması düzenlediği için: http://www.antoloji.com sitemize ve Ümraniye Belediyesi Başkanlığına teşekkür ediyor ve şükranlarımı sunuyorum. Bu organizasyona emeği geçen bütün kardeşlerime teşekkür ediyorum.
Benim gönlümdeki duygu: Anneler üzerine yazılmış her şiir zaten birinciliği daha yazılırken kazanmış bir şiirdir.
Bu yarışmada görev alan jüri üyelerine başarılar diliyorum.
Ben bu organizasyondan, http://www.antoloji.com'un alnının akı ile çıkacağına, Jürideki sayın üyelerin bu konuda en titiz bir şekilde görev yapacakları inancını taşıyorum.
Birkaç konudaki düşüncelerimi belirttikten sonra bu şiiriniz için yorumum:
ANNE konusunda yazılan her şiir daha yazılırken birinciliği hakketmiştir.
Beğenerek ve saygı duyarak okuduğum bir şiir olmuş. Başarılarınız daim olsun.
Her şey sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olması dileklerimi sayfanıza bırakıyorum..
İrfan Yılmaz. TEKİRDAĞ.
TÜM YORUMLAR (4)