göz kapaklarımda bekleyen bir şehir var –
suskunluğu çatlamış,
duvarlarına sinmiş bir kadının sesi gibi,
seninle başlamış her cümle şimdi devrik.
ayrılık mı?
Bugün Eylül’ün biri
Cinayet işliyor bir yerlerde biri
Son saatleri işliyor bir ölünün...
Bir kadın — anne
Bir adam — baba
oluyor.
Geliyor beklenen, anlatılan,
Asırlarca hasretle anılan.
Gecelerin bağrında gizli bir nûr,
Yankılanıyor semâda ezelî bir huzur.
bir kitap ayracıydım senin hayatında —
sayfa 37’de unuttuğun,
yarısı çay lekesi, yarısı dua.
beni en çok da unutuluşun biçimi yordu:
adını andıkça eksildim,
bir divit ucu gibi —
Bir kadının, atama beklerken rüyalarına düşürdüğü notlardan
aylar doluyor içime,
boşanmış bardaklar gibi çatlıyorum
her “atanamadım” haberinde.
çay demliyorum sonra,
biri eski bir sınıf defterinden
annemin adını silmiş,
silgi izi hâlâ orada—
çünkü bazı adlar,
hatırlanmasa bile unutulmaz.
gülümsedi duvar –
yani yalnızlığa bir kaplama çekilmiş
çünkü gerçek duvar küf tutmuştu
ve sen bilirdin bunu
yine de baktın o güzel cilaya
ve “burada kalırım” dedin.
mahcubum mahbubum —
bir zarftan fırladım,
mühürsüz, adresi silinmiş bir hicran gibiyim.
rüyanın en kırılgan yerinde
tenha bir salâtın sesinde unutuldum.
Daralıyor göğüs kafesim
Almak istemiyorum sensiz bu mahpusta nefesi
Kısılıyor sesim—
konuşsam yankısı ben, sustukça içim sen
her şey biraz susmak ve biraz ölmek gibi.
Ey eyyâm-ı mazi, ey nevbahar-ı ziyan,
nerde kaldı cânib-i vuslat,
nerde kaldı eşref-i eyyâm?
Bayram mı?
Hayır...
Ben o mevsimi ezberimden düşürdüm.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!