Yanımda kırmızı
Kocaman bir starking elma yedi
Oda arkadaşım
Mısır tarlasında dolu yağışı
Nasıl ses çıkarırsa
Öyle bir gürültü kulağımda
Vuslat sıla kadar yakın olsaydı
Ne söylerdi şiir neye yarardı
Cünûn denen şeyi Leylâ bilseydi
Yalnızlık çölünde kimler ağlardı
Rüzgârdan buluttan sorulan haber
Kim demiş ağladık kim demiş güldük
Ruhumuza gerçek bir şey dolmadı.
Gün batarken doğduk seherde öldük
Güneş doğdu ama sabah olmadı.
Zaman akıp gitti nehir misali
Adını anmaya değmezdi belki
Görmemiş olsaydım bu ayda seni
Ekim o gün bu gün inan ve bil ki
Yalnız bu sebebten mest eder beni
Bilir misin hazan ne dert ne gamdır
Uyanıkken binbir mihnete düştüm
Düşte aydım kâşâneler içinde.
Mabetlere girdim sarhoş dolaştım,
Ayık gezdim meyhaneler içinde.
Hüsrana sarıldım, budur zaferim;
Kırdım peymâneyi döktüm şarabı
Dergâhın köşesi sûfiye kalsın
Kaynağını bulan neyler serâbı
Bengisu isteyen benimle gelsin
Semt-i harâbâta düşmüyor yolum
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındır
O. Şaik Gökyay
Bu vatan sahilde metropollerde
Vurgun planları kuranlarındır
Şehrengiz-i Malatya
Bey dağı beyler gibi karşılar konukları
Bu şehir dil-şad eder o bağrı yanıkları
Derdiniz derman olur Niyazî'nin sesinde
Sevdanın nakışları bezeğinde süsünde
Eylül sana ne anlatır ey çınar
Hicran demlerinde gel de gör beni
Mukadderdir size yeni bir bahar
Kuşluk geçti ikindiden sor beni
Bütün bir hayat ki vuslatı yoktu
Itır kız gönlüne gam ile keder
Bazan gelse bile durmasın emi
Zaman gelir geçer ve hüzün biter
Dünya hâli seni yormasın emi
Dağlara bak nasıl mutlu ve sakin
Zemçi Bey merhaba size şiirinizle ilgili birkaç soru sormak istiyorum.
Şiirleriniz hakikaten güzel.