Piyanonun romantizmi;
Bekleyişler her dem ömrümün gözdesiydi. Yıkıla yıkıla; yanayana bekledim umudu, sıcaklığı, dostları, huzuru, yakınlığı....şimdi yıllar sonra aynı müzik, aynı ritimle seni bekliyorum.sesini yudumlayacağım geceleri bekliyorum, soluğun olup içinde olacağım günleri, yıldızın olacağım karanlık rüyalarını, sevdanı bekliyorum, mavi sevdanı....
Unutma, sensizlik bile senin değil bu evrende. Acılarını göğsüme bastırır çıkarım yollara seninle, sensizliğimle...
Aşk böyle yaşanır, yürek paramparça kırmızılığına bulanır; sen varolan bütün değer yargılarından uzak, yerlerde yuvarlanırsın....aşkından değil kendinden utanarak gözyaşlarını avuç avuç saklarsın....ağır ağır başın dik yıkılırsın...gün gelir canından sıkılır ömrüne bıçaklar saplarsın. Aşkın gücü burdadır. Yaşam ‘o’ olur; o gider, can biter.
‘O’ sensin sen olmalısın. Özünü özüme yaslamalısın. İliklerime akmalı denizim olmalısın. Zaman doluyor, hayat kısa, yürekler acılara dolanıyor, çabuk olmalısın.
Zamana kafa tutan bir yanı var ruhunun..nereye koysan yüzünü ufalanıp yok oluyor güzelliğin..karşı karşıya kaldığın hayatınla hep bir hesaplaşma, hep bir tutuk sen..adım atmak isteyip de donakalan bir ruhun çaresizliği var bakışlarında..nerde senin susuzluğun nerde hayatın acımasızlığı...yan yana yataklarda yatan hastalar kadar birbirine uzak birbirine bağımlı...tamam bitti derken yeniden başlamak, artık buradayım derken yolluğunu hazırlamak...çelişkilerin kaçınılmazlığı sarmış bugününü, yarınını..
Sahip olduklarınla olmak istediklerin birbirinden öyle uzak ki...boğazında sıraya dizilen her düğümün içinde saklıyorsun yaşayamadıklarını...gözlerin yanıyor, göz yaşların alev alıyor kaç zamandır. İçindeki buruk sen karşılıyor her defasında umutlarını; senin kötümserliğin karşısında küçülüyorlar, azalıyorlar, yok olup gidiyorlar; asıl amaçlarından uzaklaşıp senin bakışlarına bakıp yutkunuyorlar.
Söylesene şimdi ne yapacaksın bu umutsuzluk için..içini yıllardır kemiren nerde olduğun ve kim olduğunun acısı için..tokatların hep kendine çevrili..yalnızlığını tokatlıyorsun, çocukluğunu...ağlayan bir kız çocuğusun yıllardır annesinin koynuna hasret..anne kokusu özlemli bir kız çocuğu..nasıl tokatlarsın o güzelim kız çocuğunu..
Nedir senin bu yaşadığın hep hep yeniden varolma savaşı...ne zaman yorulacaksın bu Tanrı olma çabandan..ne zaman bulacaksın aradığın Zeliş’i...
Gözlerin için yaşıyorken ben, sen bir cenaze töreni gibi bakıyorsun kaç zamandır. Ben ‘o buğunun arkasında neler var’ a veriyorum ömrümü sense dişlerini sıkıyorsun düşlerime. Denizleri, dağları yani yaşamın Tanrı yüzüne ait ne varsa doğada her şeyi sana adıyorum ben sen denizle göğün arasındaki keskin sınırın bile farkında değilsin. Benim ömrümdeki her saatin bile başka bir adı varken sen hala ‘bugün günlerden ne? ’ diyebiliyorsun. Dünyadaki herkesin başka bir ses başka bir yoğunluk olduğuna aslında her insanın birer roman kahramanı olabileceğine inanmıyorsun; su kadar akışkan görünen zamanda bentlerle dolu, engelli, sıra dışı yaşamların çokluğuna gözlerini yumuyorsun. Yalnızca senin yaşadıkların farklı ve acı dolu sanıyorsun. Ben en büyük kaybolmuşluğu doğduğum gün yaşamışken daha kendine bile sarılmadığın halde yavaş yavaş yitip gittiğini söylüyorsun. Zenginliği sadece parayla bağdaştırdığından ruhundaki tükenmişlik duygusu kaplıyor gecelerini. İşte bu yüzden ben her cümlemi bir şiirde görebileceğimi düşünürken sen kendi sesini bile dinlemeden konuşuyorsun. Düşlerini un ufak ediyor, hayal gücünü hiçe sayıyorsun. Bana olan bu büyük aşkına rağmen hayatın mucize yüzünü göremiyorsun, yalanlıyorsun çevrene saçtığın o güzel doğaüstü ışığı...
Kısacası yaşamı benim gibi, yaşamı yaşamak gibi görmüyorsun. Ne dersin belki de şarkıda dediği gibi ‘birlikte ama yalnız, iki yabancıyız’...Hoşça kal desem kazanır mıyız? ....
Bensiz döktüğün göz yaşların kadar sensiz bir ömür geçirdim hepsi bu kadar...
Bunun için miydi bütün bunlar cümlesi bile kilitleniyor ağzımın içinde...ağzımın içinde sadece buruk kan kokusu..kendi kanımla bile dost değilim..tükürmek istiyorum durmadan kendi kokumu kanımın kokusunu..
Yine de inadına yaşamak demeseydik ustadan hırslanarak çekilmezdi bu hayat.ben olmasam çünkü ömrümde olmazdı. Varlığımı bunca yorarken o, , kendi varlığının benim elimde olması ne garip. kaybettim biliyorum ama artık bu kayıpların yitik anların içinde saklı biliyorum ben olma sırrım. Direnmişimin amacı bu işte. Öyle şaşkınlıkla izliyorlar ki beni bu ne güç dediklerini duyuyorum.
Yaşanılanlarla doğrularım birbirinden o kadar uzak ki...benliğimin dip noktasında takılı kaldım. Tutunacak ne bir ses ne de bir isim. İsmini söyle bana. Bildiğim isimler bir bir yok olup uçuyor ömrümden. Yalnızlığıma sarılıp kucağımda çocukluğum uyuyakalıyorum. İyi uykular prenses demeni bekleyerek.
Ne çok kanattın içindeki sızılı yarayı. Ne çok hırpalandın. Kalbini koyduğun yerlerde unuttun. Çekmecelere sıkıştırılmış bir gençlik. Nasıl yaşar insan bu dipsizlikte. Ayakları yere basmadan, hep düşerek bir boşlukta. boşluğundan başka kimsen bile yok. Ne acı, ne umutsuz ne çok sana ait bir yanılsama. Yalnız kaldın küçüğüm, göz yaşlarınla küçücük bir beden oldun. Ağla artık, dök susuzluğunu. Denizlerin ortasında suya hasret bir bebeksin.
Yalnızlığım; tek sevgilimsin, tek dostum. Özgürüm tutsak olmaya hasret. Bir aşkın tutsaklığını yaşamak için kanatıyorum durmadan içimdeki yarayı. Kabuk bağlamasına izin bile vermeden kurcalayıp duruyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!