Solmayan gülüsün sen bu âlemlerin,
Saklar durur bu gönül.
Gül-i ruhsarsın gülden cemalin;
Koklar durur bu gönül.
Didârına senin pervane olmuş,
Ya Rasûlallah! ..
Ötelerden lütfedip gelir misin bize?
Gelir misin artık ey gül-i zar?
Karanlıklar sarmış dünyamızı,
Vefasızlık kuşatmış her bir yanımızı.
Çünkü sensin Rahmetenlil alemin,
Bir kuşburnu çalısına takılınca,
Mintanımın bir parçasını ve umudumu,
Utangaç tavrımla sende bıraktım ardınca.
Bir dağdın belki? adın kaban...
Bir veliden almışsın adını, sırtında taşıdığın.
Kaban baba, Kaban dağı...
Canımın içi, canımın içinde kalsan bir gece
Kara hançer bu kan revandır, canhıraş bir işkence
Seni bende hapsettiğimden beri ten kafesimde
Gözlerin sadrıma saplanır, gözlerin can evimde
Bir çağ ki...
Belirsizliğin ve temelsizliğin ardından,
Fesada uğradı fıtrat, uzaklaşıp aslından.
Hor kullanıldı, hor görüldü ruh ve beden,
Istırabını yaşıyoruz bilerek yada bilmeden.
Uzaklaşıyor insanlık, fıtri ve güzel olandan,
Bin mecnun tutunur her kirpiğinde,
Taşır mı gözlerin onca yükü sahrayı.
Gamzelerin çöle su serptiğinde,
Bunca mecnun sorar sende Leyla'yı.
Tam da ortasında bu arsız şehrin,
Can yakıyor ayazlar...
Bu umarsız heva sarhoşluğu,
Meşk teraneleri,
İnsanın kanını donduruyor.
Gözler boşlukta seyir halinde...
Nesiller yalpalıyor...
Ceylan gözlerine kurban olduğum
Ceylan
Gözler
Kurşun yarası gözler
Avcı
Avcı bu dağlara yabancı
Hoyrat papağanların söz dehlizinde şaşkın;
Kirli kirli sular midesini bulandırıyor aşkın.
Aşka dair her kelimenin bedelini ödeyemeyenler;
Kirli sulara onurunu salmış mayın kafalı bünyeler.
Ancak O yağmur bunca pası siler süpürür;
Toprağa birikmiş kirli suları alır da götürür.
Karasuyla aktı gitti,
Ömür ağacımızdan dökülen yapraklar.
Aktı su gibi ömrümüzle hatıralar,
At gölünde kayboldu asude gençlik
Kara çalının meyvesi lilik tadında,
Buruk sevdamızı ayaza verdik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!