Yüreğimde uç uç böcekleri
Senin gelişini müjdeliyor
Bitsin acılar,dinsin sancılar
Sönsün yangınlar,dursun ağıtlar
Sen geliyorsun oğulcuğum sen...
'Dudaklarım hazin öyküler taşıyor.'
Ziyandayım sevgili ziyanda
Her geçen gün,hafta,ay ziyanda
Yokluğunla aklımda firarda
Bir lahza, halden anla sevgili...
Bir gün geleceğim, bekle beni,
Bir gün, Hak'tan emir geldiğin de
Her şeye şahit Rab'bimin izniyle
Hani yakınlarım ardımdan ağlarken,
Yeşil elbise mi giydiğim de
Beyaz dikişsiz elbise mi giyince
Pierreloti tepesine çıksak.
Çayı, kahveyi yudumlarken
Sen bana, ben sana
Bir şarkı, bir şiir söylesek.
Gözlerimin içine içine baksan
Sanki seferberlik ilan edilmişde
Harp'emi gittin deniz aşırı ülkeye
Senden hiç haber çıkmamış.
Semtine kuşlarda mı uğramadı?
Esir kampına mı düştün ki,
Bir selam bile yollayamadın.
Kimbilir kaç kez kahrettim
Seni alıp giden yollara
Kaç kez yaşadım bu ayrılığı
Kaçıncı kez ağladı gözlerim
Bak artık ağlamıyorum
Alıştırdılar beni ayrılığa
KALBİMİN PENCERESİ
Sen kalbimin aşk penceresinden
Bütün sıcaklığıyla süzüldün girdin.
Sabah güneşi gibi aydınlık berrak
Girdin kalbime iyice gör bak.
En temiz duyguyu aşılayan sensin
ARTIK GELEYİM
Bu gün geleyim. Bu gün, hayatın tüm ağırlıklarından âzâde, bir şiirin peşine düşüp, sana geleyim. Geride ne bırakırsam bırakayım, umurumda olmasın. Ne bir madde ne bir mânâ ilgilendirsin beni, sensizliğime ait. Sana getirsin. Yeşil, sarı, mor, kırmızı bahçelerden geçirsin; senin olmadığın hiçbir yere, sen olmayan hiç kimseye uğratmadan, geçirdiği her bahçenin en güzel çiçeğini, meselâ sarı güllerini toplatıp ellerime; bu şiir beni sana getirsin.
Artık gelmeliyim, şakası kalmadı. En büyük günahımın itirafı bile bu kadar zor olmazdı: Ben seni hep sevdim. Ne yapar eder unuturum, kurtulurum ondan diyordum; nasıl olsa bana, beni sevdiğini hiç söylemedi; ne farkı var ki sokaktaki her hangi birinden diyordum; herkes onun güldüğü gibi gülebilir, herkes onun baktığı gibi bakabilir, onun gibi konuşabilir, onun gibi yürüyebilir, diyordum; yanıldım. Ne unutup, kurtulabildim senden, ne sokaktaki her hangi biri oldun, ne kimse senin gibi gülüp, senin gibi baktı, ne kimse senin gibi konuşup, senin gibi yürüdü.
Biliyor musun, çok zordur, yanıldığını anlayan bir adam için yanılgıdan sonra yaşamak. Hele de senin hakkında yanılmışsa...
Ne olur, bir işaret gönder. Bir işaret ki çağırsın. Dumanlı çay ocaklarından, suskunluklarına sığındığım karanlık yüzlerden, ancak gecesine tahammül edebildiğim şehirden, riyâkâr esmer bakışlardan, sahte sarışın gülüşlerden, kemandan, uddan, kanundan, derinleştikçe kaybolduğum içimden, yuvarlandıkça parçalandığım çukurlarımdan, ölü toprağı yatağımdan, teşebbüs edemediğim intiharlarımdan çekip kurtarsın, sana getirsin beni.
Hayatın şöyle bir tarifi üzerind duracak olursak.Hayat bir gemi gibidir gider yelkeni yoktur.Geçicidir.Geldik gideceğiz.
Su üzerinde her vakit duramayan muhakkak bir limana gitmesi gereken gemi gibi.
Bizlerde mezara yaklaşıp ahiret yolculuğuna akacağız.Dünya kurulalı bu yana kim kalabilmişki bu koca dünya denen viranede.
Onun için hayatta iken gitmek için yolculuk gerekli herşeyi hazırlamak lazım.
Nasıl bir gemi yolculuğa çıkarken her türlü aracı gereci erzağı alıp işini teminata bağlayıp yola çıkıyorsa bizlerde ahiret yolculuğu için gerekli her türlü ihtiyacımızı, gıdamızı alalımda öyle yola çıkalım.
Yoksa çıktığımız o yolda yanımızda bir şey götürmezsek perişan oluruz.Artık boştur ahufigan etseki ağlasak artık geçmiştir.
Kadın Dili: Bükçe
Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, “Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.
-Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor. Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!