Unutulmuş hissi veriyordu bana, untulmuş olma duygusu. Daracığımda kısırlaşıyordu kavramlar, belleğim sanki yitik ve bomboş geliyordu herşey. Anlamı yitirdiği yerden, tekrarı tekerür olacak bir başlangıca hiç hazır değildi daha yeni kapanmaya başlayan yürek yaram…
Birazdan başlayakcaktı her şey; herşeyin yitirildiği yerden… Bir boşlukta dolanıyordum sanki ve halen tükenmemiş iki sözcüğe sığdıracaktım her şeyi: Nerdeydin sen? İlk kez dile getirecektim içimde kanayan yarayı. İlk kez bende ifadesini bulacaktı bana rağmen benim diğer yüzümdeki hep kendimdem bile gizlediğim yaram… İnan ki acıyordu içim; öyle bir acıydı ki, bu kavramlara sığmıyordu, sığdıramıyordum…
Birazdan hiç bulmadığım ‘seni’ tekrardan aramaya başlayacaktım, bulmadığım halde yitirme hissine beni gark eden o yerden. Ne o yeri tanımlıyabiliyordum, ne de o yerdeki o seni; yani diğer yüzümün gizemindeki kanayan yaramın acısını…. Birazdan yine başımı alıp kendimi sokaklara verecektim; yüreğimdeki sessizliğe sarılarak… Daracığımdaki küflenmiş iki bozuk kelimeyi o kaba ses tonumla yitik belleğime inat, dile gelecektim: Nerdesin sen?
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla