Bir insan kaç kere ölür?
Can bedenden çıktığında
Umutlarını yıktığında
Gözünü kapattığında
Hayallerini sattığında
Kapılarını kapattığında
Sen kaç kere ağladın
Kendi dünyanın sahne perdesinde
Birer, birer biriktirdiğin
Ayrılık şerbetini yudum, yudum
İçine akıttığın da
Umuda yelken açıp boranların
Param parça ettiği
Umut sandalının yok oluşuna
Şimdi aynalar karanlık,
Yudum, yudum içtiğin
Sevda pınarların zehir zıkkım
Dününe bıraktığın
Karartılarının gölgesi çalmış
Yarınının aydınlığını
Dilin lal olmuş
Hesap sormaya hecesi kalmamış
Hayalleri çöllere sermiş
Bir sağa bir sola savrulur
Serapsız kızıl güneşin yangınında
Ölümü tatmak belki daha acıdır
Ama sevdanın maktulü olmak
Bir ömrü gözyaşlarıma bedel saymak
Varlıktan yokluğu çoğaltmak işte…
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman