Arayış içinde dolanıp durur,
Veremez bir şeye karar, zavallı.
Çareyi bir paket tütünde bulur,
Zanneder ki, vardır yarar, zavallı.
İşi gücü yoktur, kafaya takar,
Derdine ortakçı arkadaş bakar,
Paketten çıkarır, bir tane yakar,
Çareyi tütünde arar, zavallı.
Arkadaşı teklif eder, kıramaz,
İyiyi kötüden hiç ayıramaz,
Bağımlısı olur, onsuz duramaz,
Bilmez ki vücuda zarar, zavallı.
Hayırlı şeyleri Hak’tan dilemez,
Ciğerler sislenir, geri silemez,
Dimağı dumura uğrar, bilemez,
Saçını ters yöne tarar, zavallı.
İnan ki kimseye yoktur bir kastım,
Kanayan yaraya bir parmak bastım,
Unumu eledim, eleği astım,
Dinlemez, tütünü sarar, zavallı.
(NİSAN 2009)
Sezayi TuğlaKayıt Tarihi : 30.10.2012 17:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
GİZEMLİ ZEHİR Çok garip bir yapıya sahibiz. Kendi mantığımızın bile kabullenemediği vazgeçilmelerimiz var. Gizli müptelası olduğumuz alışkanlıklarımıza asla toz kondurmayız. Başkalarına karşı, iradeye sahip olma kahramanlık hikâyelerimiz dağarcığımızdan hiçbir zaman eksik olmaz. Bu müptelası olduğumuz vazgeçilmelerimizin birçoğunun, faydasından çok, zararları vardır genellikle. Az da olsa, faydalı olan alışkanlıklarımıza asla sözüm yoktur. Bu tür faydası olan vazgeçilmez alışkanlıklara destek bile verilmeli bence. Benim, üzerinde durmak istediğim mesele, kişinin kendisine olan zararın, şahsıyla sınırlı kalması yanılgısıdır. Aslında konu çok çeşitli ve oldukça geniştir. Ama ben bunlardan sadece birinden kısaca bahsetmek istiyorum. Sigara, duman duman hayallerimizi sarıp sarmaladığımız sigara. Türkülere, şiirlere konu yaptığımız, sinema filmlerinde adeta bir fon oluşturduğumuz vazgeçilmez zehir. Ekmeğe yapılan zammı bahane ederek, çoluğun çocuğun rızkından yontmaya çalışırken, bu ölüm yosmasını asla küstürmek hiçbir zaman aklımızın ucundan bile geçmez nedense. Oysa, efsunlu peri kızı görünümlü ucube cadının, gözlerimizin önüne çektiği tozpembemsi perdeyi, bir acı gerçek parçaladığı zaman, iş işten çoktaaan geçmiş olacaktır. Gözlerimizi aile efradının şaşkın ve çaresiz bakışları arasında aralayıp, hastane koridorlarında sürünürcesine sıra beklerken mi aklımız başımıza gelecek, bilemiyorum. Devamlı kullandığımız bir ilacı, almış olduğumuz olumsuz bir duyumla bırakabiliyoruz. Çok sevdiğimiz bir yiyecekten vazgeçebiliyoruz. Hatta ve hatta, bulaşıcı olduğu (sadece) zannedilen bir illete yakalanmış olan, en sevdiğimiz, canciğer bir dostumuzu, hasta yatağında ziyaret etmekte tereddüt ediyoruz. Ama üzerinde; (bilim adamlarının ittifakıyla) “sigara öldürür” yazılı paketi, çamura düşmüş bile olsa alıp tellendiririz. İzmarit ve paket kâğıtlarının adım başı yerleri kirletmesini bir nebze önleyebiliriz belki. Rüzgârın uçuşturup, evimizin en ücra köşelerine kadar sürüklediği jelatin kâğıtlarını da söylenerek ortadan kaldırabiliriz. Peki, milyonlarca insanın (sigara kullanmadığı ve kullanmak istemediği halde) soluduğu havayı kirletmesine kimin hakkı var? Pasif içici konumuna getirilen insanların hakkını nasıl ödeyecek bu dumanlı yosma cezbedarları? Hadi insanlardan bir şekilde helallik alındı diyelim. Sayılamayacak kadar çok bitki, hayvan ve diğer canlıların hakları nasıl ödenecek? Beş gün sonra, üç gün sonra, yarın demeyelim. Haydi, hemen şimdi…
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!