Bir zat-ı muhterem var hem ne zat-ı muhterem
Derbederlik dorukta, duysa kıskanır Kerem
Ne ararsan var onda gerçek şiire dair
Muhterem meşhur biri, velhasıl iyi şair
Lakin nereye bassa o toprakta ot bitmez
Baykuş bile tenezzül edip bağında ötmez.
Yağmur duası yapsa ortalığı sel basar
Bir yılda düzeltilmez, onun verdiği hasar
Sözlerim tümden doğru sakın yalan bilmeyin
Az sonra anlatırım, dinleyin de gülmeyin
Bizim muhterem sakar varır gider Mersin’e
Cennet gibi Mersin’de işler döner tersine.
Hava günlük güneşlik yaklaşırken şehire
Şehire girer girmez yollar döner nehire
Öyle yağmur yağar ki sanırsın gök delindi
Arabadan son sürat suyun içine indi
Yağmurda koşuyorken adresi sora sora
Tepetaklak uzandı suyla dolu çukura
Sırılsıklam doğruldu, saptı şöyle sapaya
Bizim muhterem döndü, sudan çıkmış sıpaya
Millet saçak altında kahkahayla gülüyor
Sakar; şaşkın, sinirli, dişlerini biliyor
Lakin yabancı şehir bir şey de diyemiyor
Yedek elbise var da, yağmurda giyemiyor
Bir dükkâna girerek sorar hemen adresi
O kadar ıslanmış ki zorla çıkıyor sesi
Dükkâncı bakıp dedi; nedir bu halin dayı
Ardından salıverdi son sürat kahkahayı
Tarif edince adam, vardı buldu oteli
Yüzünde güller açtı, unuttu suyu, seli
Daha ilk adımını atmıştı ki içeri
Birden her yer karardı, son sürat çıktı geri
Şaşkın şaşkın bakındı, çekilirken geriye
Bir yandan da soruyor burda ne oldu diye
Resepsiyon memuru, homurdanarak geldi
Sakin olalım dedi elektrik kesildi
Bir yandan şöyle diyor uzanıyorken rafa
On beş yıldan beridir kesiliyor ilk defa
Bizimki bir taraftan titriyor garip garip
Biraz bekleyin dedi memur içeri girip
Memur dönüp bakıyor bir daha bizimkine
Ne uğursuz adammış diyor kendi kendine
Buyurun girin dedi resepsiyon memuru
İçeriye girince arttı gözünün nuru,
Bir süre ilerledi burnunu çeke çeke
Valizden haberi yok gidiyor döke döke
Odasına girince baktı ki valiz bomboş
Dedi kendi kendine aman oğlum çabuk koş
Başladı toplamaya etrafı süze süze
Girişteki memurla yine geldi göz göze
Adam bir daha baktı bela mısın der gibi
Bizimki mahzun mahzun ”valiz açılmış abi”
Kucağı dolu dolu yürürken yavaş yavaş
Bir kadını düşürdü yine başladı savaş.
Şöyle bir toparlandı kadın yerden kalkarak
Ne angutlar var dedi, suratına bakarak
Bizimki sessiz mahçup, odasına yöneldi
Kapısının önünde kısa bir an dineldi
Sonra açtı kapıyı bir oh çekti içerde
Eski bir dostum vardı, dedi acaba nerde
Odasına girmekle, sanki zafer kazandı
Ne kötü gündü deyip yatağına uzandı.
Ah şu eski dostuma bir telefon edeyim
Eğer müsait ise varıp ona gideyim
Rahat bir eda ile aradı numarayı
Karşısından gelen ses depreştirdi yarayı
Falanı aramıştım, kendisi yok mu dedi
Ben oğluyum bey amca, o ayrıldı ebedi
Soran sağ olsun dedi, babam rahmetli oldu
Der demez bizimkinin birden gözleri doldu
Duyduğu bu haberle yine canı sıkıldı
Tabiri caiz ise bir kez daha yıkıldı
Sıkılınca otelden çıktı gitti sokağa
Şu taraflar sakindir, deyip yöneldi dağa
Issız patika yolda yürürken sakin sakin
Başına gelecekten haberi yoktu lakin
Birden bir sızı duydu aniden bacağında
Derken kendini buldu köpeğin kucağında
Köpek bir yapışmış ki dişlemiş pantolonu
Bizimki toparlandı zorla kurtardı donu
Can havliyle kaçıyor üstünde donla gömlek
Millet bakıp gülüyor, ortada çanak çömlek
Tekrar gülleri açtı yetişince otele
Memur gülerek sordu, kim getirdi bu hale
Sırası değil dedi, koşarken odasına
Biri bağırdı ordan “tosuna bak tosuna”
Anahtar kartı taktı kapıya çabuk çabuk
Kapı bir tür açılmaz, her işi abuk sabuk
Don gömlek dolanırken kapının etrafında
Şemsiyeli bir kadın bitiverdi yanında
Ciyak ciyak bağırdı, kadın; “deli var” diye
Bir yandan kafasına, iner çıkar şemsiye
Herkes toplandı bir bir muhteremin yanına
Kimi gömleğe bakar, kimi ise donuna.
Derken görevli geldi, anlaşıldı mesele
Kapının pili bitmiş, sen şu işe bak hele
Pil takıldı yeniden şükür kapı açıldı
Bizimki paldır küldür yine odaya daldı
Ne yapayım diyerek düşündü kara kara
Perişan eda ile ilişti bir kenara
Düşünürken bir anda kafada şimşek çaktı
Gitmeliyim diyerek elbiselere baktı.
Üzerime başıma bir düzen vermeyelim
Program yapılacak mekânı görmeliyim
Giyindi ışıl ışıl, tertemiz yeni baştan
O an telefon geldi üç adet arkadaştan
Gidiyoruz dediler, çıkalım yavaş yavaş
Bizimki bir hal oldu yine aldı bir telaş
Sora sora mekâna sağ selamet vardılar
Mekânın duvarında koca afiş gördüler
Koskocaman asmışlar bizimkinin resmini
Altına da yazmışlar şair diye ismini
Bizimki görür görmez heybetlice kasılmış
Demiş; bak gördünüz mü benim resmim asılmış
İşte afiş dediğin böyle kocaman olur
Bu afiş bu duvarda en az bir sene kalır
Der demez de sırıttı, göründü bütün dişi
O anda itfaiye söktü gitti afişi
Dedi; bak sen şu işe herkes bize bakıyor
Maşallah, uğursuzluk paçamızdan akıyor.
Bu ne biçim talihtir, hendeği aşamıyor
Maşallah dediğimiz altı ay yaşamıyor
Bizim muhterem sakar Mersin’e tat vermedi
Mersin Mersin olalı böyle zulüm görmedi
Demek Karaçay haklı, adam beni tanıyor
Beni uzaktan gören hırlı bir şey sanıyor
İbrahim Karaçay
01.04.2017
Kayıt Tarihi : 28.3.2019 21:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!