mutsuzun biriyim işte.
tek parça kaldı sandalım,
sağır balıklar gibiyim denizin uğultulu yüzünde
(efendim eğiliyor aramıza bir değirmen gülü/küskünüm.)
sahi beni biliyor musun?
bir gençlik sayıyor musun gözyaşlarımı?
efendim, muttasıl gülüşmüştük sizinle oralarda; gemilerin yorgun durduğu gecede
farkında olmak için ilk sesimle bağırıyorum size; çarpıntılı leylaklar uyumunda
ne çare, üzgün geyiklerin akşam ettiği sahiller yine boş diyorum
kızıl bir gergedan sayılıyor gece başlarken ay
efendim diyorum burdayız, mavi bir şizofreni dolaşıyor aramızda
ne çare, mutsuzum işte, abanızın sırılsıklam beyazlığına tutun beni
solgun bir düş olamadıktan sonra.
alın beni bu beyaz söz saltanatından, çıkarın
işaretinizin derinselahiyetinden
ve tek parça sesiniz kalsın bana, üzgün geyiklerini bıraktığı gökkuşağından.
mutsuzun biriyim işte, efendim, efendim zarif efendim
pabuçlarımda yenik savaşçı buğuları ve kalbim malihülya.
Kayıt Tarihi : 21.4.2002 16:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cafer Turaç](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/04/21/zarif-efendim-bugular-girdi-aramiza.jpg)
Zarif Efendim, Buğular Girdi Aramıza
mutsuzun biriyim işte.
tek parça kaldı sandalım,
sağır balıklar gibiyim denizin uğultulu yüzünde
(efendim eğiliyor aramıza bir değirmen gülü/küskünüm.)
sahi beni biliyor musun?
bir gençlik sayıyor musun gözyaşlarımı?
efendim, muttasıl gülüşmüştük sizinle oralarda; gemilerin yorgun durduğu gecede
farkında olmak için ilk sesimle bağırıyorum size; çarpıntılı leylaklar uyumunda
ne çare, üzgün geyiklerin akşam ettiği sahiller yine boş diyorum
kızıl bir gergedan sayılıyor gece başlarken ay
efendim diyorum burdayız, mavi bir şizofreni dolaşıyor aramızda
ne çare, mutsuzum işte, abanızın sırılsıklam beyazlığına tutun beni
solgun bir düş olamadıktan sonra.
alın beni bu beyaz söz saltanatından, çıkarın
işaretinizin derinselahiyetinden
ve tek parça sesiniz kalsın bana, üzgün geyiklerini bıraktığı gökkuşağından.
mutsuzun biriyim işte, efendim, efendim zarif efendim
pabuçlarımda yenik savaşçı buğuları ve kalbim malihülya.
Cafer Turaç
HOLLANDA’DA NOEL BABA FESTİVALİ
Hollanda, geyikler, laleler ve yel değirmenleri ülkesi…
Hristiyan dünyasında iki Noel Baba vardır. Birisi Anadoluda yaşamış ve ölmüştür ki giysisi kırmızı, adı Vasilis’tir. Diğeri Aziz Nikola (Sinterklaas)… Aziz Nikola’nın buharlı bir gemiyle gelişi,1964 yılından beri Hollanda’da, Noel Baba Festivaliyle temsili olarak kutlanır ve büyük ilgi görür. Her sene farklı bir ile gelir, kutlamalar orada olur. Bu defaki durağı, Drenthe eyaletindeki Meppel şehridir. Yardımcılarından biri de Kara Peter’dir.
Noel Baba, sırtındaki torbasından çocuklara şeker dağıtır ve şehir meydanında atla tur atar. Bu grup, pek çok yeri gezerek çocuklara hediyeler dağıttıktan sonra 5 Aralık’ta Hollanda genelinde Noel Bayramı kutlanır.
Çocuk bayramı niteliğindedir. Geçen yıl Hollanda Halk Kültür Merkezi tarafından korunması gereken bayramlar listesine alınmıştır.
***
BİR NOEL GECESİ RAVZA’YA MEKTUP
Asırlar ötesinden Milyarlarca Salat, Milyarlarca Selam Sana Efendim!
Gözyaşları içindeyim, Zarif Efendim. Sana bu mektubu, buğulu gözlerle yazıyorum. Bir Noel gecesi… Buğulu bir akşam vakti… Yalnız, yapayalnız… Gurbet ellerden… Her ne kadar hak etmediysem de… Boynum bükük, başım yerde… Kirpiklerini bile kaldıramayacak halde… Yıkık, perişan…
Ben, çok istememe rağmen, ne yazık ki dinini yaşayamayan, bu nedenle ümmetinin hakiri, mutsuz biriyim. Bu okyanusta rotasını şaşırmış, tek başına kalmış kırık bir kayığım. Bir yılkı, maalesef…
Senin doğum gününü hiçbir zaman gerektiği gibi kutlayamadım. Yeryüzüne gelişinin önemini kavrayamadım. O doğum ki karanlıkları nura boğdu! O doğum ki dünyayı da ukbayı da aydınlattı. Gafletten uyandırdı, zulmü bitirdi, saadete erdirdi.
O gece yere bir nur indi!
Ben kurtaramadım kendimi, karanlıklardan çıkamadım Efendim. O/Nur’dan yararlanamadım. Duymuyormuşum gibi hadislerini, okumuyormuşum gibi bize teslim ettiğin Kur’an’ı. Dünyanın uğultusundan, sağır balıklara dönmüşüm. Hani işine gelmeyenlere kulaklarını kapatır ya insan… Ne yazık ki bu dünya denilen okyanusun yüzünde küskünüm, sensiz garip, yapayalnız…
Değirmenler ve geyikler diyarı giriyor bazen aramıza. Rüzgârlı memleketin değirmenlerinin biteviye dönen pervaneleri… Rüzgârgülleri giriyor, Efendim. Sonra o ülkelerin şenlikleri… Azizlerinin geldiği buharlı geminin buğusu… Gözlerim dolu dolu… Buğu var aramızda bu gece. Öteleri net göremiyorum. Yani asırlar öncesini… O altın çağı...
Ben seni biliyor ve çok seviyorum ama sen de beni seviyor musun demeye yüzüm yok. Yine de çok merak ediyorum acaba beni biliyor musun? Varlığımdan haberdar mısın? İşte yeryüzünde böyle biri yaşıyor. Baştan sona hatalı, günahkâr, pişman…
Gençliğime veriyor musun dağınıklığımı? Gözyaşlarımı tövbeye sayıyor musun? Pişmanlığımı görüyor musun, hissediyor musun Efendim?
Hani rüyama girmiştin de oralarda biteviye tebessüm etmiştik birbirimize… Hani o limanda… Yorgun gemilerin dinlenmeye çekildiği koyda, o gece… Kısık bir sesle hitap etmiştim sana… İşte o sesle özür diliyorum, yine bu gece… Benzer bir yerde… Leylakların sessizliğinde…
Ne yazık ki üzgün ve de süzgün geyiklerin akşamladığı sahiller şimdi bomboş. Ay, kızarmış bir baklava tepsisi gibi… Seyrine doyum olmaz. Fakat şimdi, akşamın ilk saatlerindeki bu görüntüye bakıp, kızıl bir gergedana benzediğini düşünüyorum. Maalesef mavi denizler var aramızda… Masmavi gökler... Mavi bir delilik var bende bu gece.
Hollanda… Deniz Ülkesi… Geyikler, laleler ve yel değirmenleri…
Çaresizim, mutsuzum işte böyle! Şu dünyanın isinden pisinden koru beni. Hırkana sarılıp ağlamak istiyorum. Yıka, temizle, arıt ruhumu, gözyaşlarımla. Abanın sırılsıklam olan beyazlığında tertemiz tut beni.
Sana layık olamadım, Efendim! Değil örnek bir şahsiyet, silik bir düş olabilseydim keşke! Bir hayal bile değilim. Olmadım, olamadım! Yüzüne bakacak yüzüm, söyleyecek sözüm yok. Çok mahcubum.
Şiirler söyledim, masallar anlattım, masal olacağımı bile bile… Boş sözler okudum edebiyat adına, boş laflar ezberledim, kültürlü desinler diye. Bu bataklıkta debelendim de debelendim… Debelendikçe daha da battım. Al çıkar beni bu malayani çamurundan. Sen, derin yetki sahibisin. Makam-ı Mahmud’a çıkarılmışsın. İşaret ettiğin dosdoğru yola çek beni. O dümdüz, ışıklı yola ki o yol en emin en kısa yoldur ve Allah’a çıkar.
Efendim, Efendim, Canım Efendim! Bütün sesler silinsin yeryüzünden! Bir tek Kur’an Sesi ve yalnız senin sesin kalsın! Sadece Kur’an ve Hadis…
Üzgün ve de süzgün geyiklerin çektiği kızakların bıraktığı izi takip etmek istemiyorum. Festivallerin, karnavalların, şenliklerin rengârenk dünyasından uzak durmak, senin çizdiğin gökkuşağının muhteşem renklerini seyrederek izinde ilerlemek, en kısa yoldan Allah’a varmak istiyorum.
Efendim, Efendim, Canım Efemdim! Mutsuzların en mutsuzuyum. Efendim, Efendim Zarif Efendim! Yenik bir savaşçıyım şu fani dünyada… Nefsiyle gerektiği gibi savaşamayan bir kurşun asker... Malayani şeyler, mecazi aşklar… Yüreğimde karasevda…
Nice Yeni Yıllarda, Dünyada ve Ukbada Mutluluklar…
Onur BİLGE
TÜM YORUMLAR (5)