ölü bir tanrı-kral sırtüstü yatıyordu
yeşil bir höyüğün rahminde
saçları boğulmuş kadınları ve çakır dikenleriyle
sepyalanmıştı mermer sütunları
kurtlu bir alıç olarak doğuyordu yeniden
unutulmuş bir takvimin gündönümünde
oksitli renginde bıçaklanmış sakalı ve iliği akmış sabah rüyası
benzine bulanmıştı
aztek tarlalarından sıçramış çekirdekli bir kırmızı, taflanlara sataşmış acı, sandıklara kitlenmiş koku, şuursuz bir erikte damıtılmış zaman, çağlalara tırmanan şeker, kekliklerdeki salaklık, metaldeki soğukluk, sudaki kireç, salonlardaki sessizlik...
söylemeliydi ona, hepsi yaşanmıştı
üzerlik tütsüsü yakmışlardı uykularına
ve mezarına işemişti karıncalar
kabuksuz bir salyangozdan daha çıplaktı
tüm zamanlar
yatağın bu tarafı
hasta bir mavi notadan ibaret
duyduğu ses, gördüğü rüya, yaşadığı zamirsizlik
tek renk.
Kayıt Tarihi : 21.3.2017 02:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!