Uyku yine çalmadı kapımı,
Ben yine hasretine tutsak,
Yürüyorum bucaksız, sana doğru,
Kalbim öylesine ağır aksak…
Bir bahar akşamı kapıma geldin. Önceleri karşılaşmışlığımız da olmuştu, sohbet etmişliğimiz de. Ama hiç bu kadar manîdar bakmamıştı gözlerin, beni alıp götürmemişti. Oyuncak kuyruğunda bekleyen yoksul bir çocuk gibi, mutlu olma sırasının bana gelmesini bekledim onca zaman. Hiçbirinde o, kapımı çalmasa da… Uykunun beni terk ettiği geceler boyunca bekledim seni ben. Aramıyordum artık, yorgun ve zayıf düşmüştüm. Sadece beklemek geliyordu elimden. Bir de sesleniyordum içimden sana:
“Öyle bir zamanda gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.”
Dışarda yaşanan bahar, benim bahçelerime uğramamıştı, seni görene dek. Doğanın en güzel libasına bürünmesiydi bu, saklı düşevlerimde. Artık ilham sendendi, sen olacaktın beni kanatlandıran. “Geldin, en doğru zamanda, en harap ânımda…” Kuyuma uzanan bu kovaya tutunmak kalıyordu bana, bakışlarınla avunmak düşüyordu.
Sabırsızdım, bir an önce ışığını görmek istiyordum, beni kuyuya hapseden kardeşlerden usanmıştım, gün yüzüne çıkmak, doya doya nefes almak istiyordum senin getirdiğin havayı içime çekebilmek için.
Yılkıya bırakılmış bir at gibiydim, ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilemiyor, kabuğuma sığamıyordum. Sanki senin sarhoşun olmuştum, damarlarımda sen dolaşıyordun sanki… Umudum avcumun içine doluyordu yeniden, ama ellerimi saklamalıydım, çünkü cılızdı henüz, elde avuçta birikeni de yitirirsem bu benim de yitişim olurdu.
…
Şimdilerde senin sıcağınla uyanıyor, senin suyunla arınıyorum. Senli geçiyor gecelerim, uykusuz gecelerim... Pazar sabahları evimin perdelerini açınca sen doluyorsun içeri. Mübalağa etmiyorum, inan, o kadar muhtacım ki sana, yokluğunda bir nehirdeki saman çöpü gibiyim. Akmıyor, sürükleniyorum. Ama sen meşgul ederken beyin hücrelerimi, akıntıya karşı yazılar yazıyor, kimsesiz umutlar besliyorum.
Sana birikiyorum, taşıp dağılmayı da göze alarak.
Artık seni aramıyorum, özlemiyorum da! Neden özleyip arayayım ki, cebimde umut, yanı başımda sen varken? İçtiğim kara dutun mayhoşluğunda, tütünümün beni sarmalayan dumanında, kadehimin dibinde hep sen varsın!
Buğulu bakışların beni bir hançer gibi delip geçmişken, doktorum sen, yatağım sen, ilacım sen iken, mümkün mü taburcu olmak bu kara sevda hastanesinden?
Tanrı en büyük sanatçı ise benim gözümde, sen de onun bu unvanını hak ettiğinin kanıtısın. Belki farkında değilsin bana yaptıklarının, ama yaptığın bu ayıbı örtmen gerekecek.. Nitelikli hırsızlık bu senin işlediğin cürüm, bilmiş ol.
Hep olduğundan daha fazla korkuyorum artık. Çünkü bir denizci, yerini öğrendiği hazinenin değeri ne denli büyükse, kaybetmekten ya da hiç bulamamaktan da o denli korkar. Hele ki, haritası yoksa.. Hele ki, önünü bir sis perdesi kaplamışsa..
Harita özgüven, sis perdesi ise kuşkular, düşünceler, çekinceler…
Vakit geçiyor, istesem de, istemesem de. O kadar çok şey yitirdim ki benliğimden, artık bir çivi daha çakılsa fark etmeyecek. Nasıl olsa ağacım taşıyor hep izlerini, taşımaya da devam edecek.
Sevgi akışkan bir yapı, içine dolduğu kabın şeklini alan cinsten yani. Bendeki ise, tamamıyla sana bürünmüş bir halde, aynı derinliğiyle bana bakıyor uzaktan…
Bazen yıllar da geçirseniz, karşınızdaki kişi hakkında, kendinizden emin olamazsınız. Güveni, mutluluğu bulsanız dahi, kaybetme ihtimali nükseder, kendini gösterir zaman zaman. Her şey başa sarar.
Bazense, bir göz kavuşması yeter karşınızdakini tanımaya. Göz içi kendini ele verir. Hissiyatınız, kalbe giden yola pusula olur. Yapmanız gerekeni, bir içgüdü ile sezersiniz.Öyle bir durumu yaşıyor olmak, kaleme alıyor olmak kadar güzel…
…
Kış ortasında,
Kapısına götür baharı sevdanla,
Sevdaları işle yüreğinle,
Acıları kurut,
Sayfalar arasındaki güllerde,
Kaçıncı sayfada olduklarını asla düşünme
Kabullen gerçeği içtenliğinle,
Onu düşün, biraz daha şarap iç,
Ağlayacaksın…
Bir gün, bana gelmezsen eğer, ben, elimde “bir demet mutluluk”, sana geleceğim. Gözlerin dünyam olacak, orada yaşıyormuşçasına dalacağım derinlerine. Masum bir bebek gibi, ağlamaklı bir çift göz olup bakacağım sana. Öyle ki, beni bir kenara atmadan önce iki kez düşünesin..
O an kalbim izne çıkacak, atmayacak bir süre. Ya kapı açık kalacak içeri gireyim diye, ya da…
Kötü ihtimalleri kapı dışarı etmek zamanı şimdi.
Seni avcumun içinde büyüteceğim emekle, sabırla ve sevgiyle. Hayallerimdeki toprağın çamurunu, tutkumun ateşiyle yakıp şekillendirecek, ardından da sana sunacağım.
Sana dair yazmadığım bir günü, yaşanmamış sayacağım. Seni düşünmediğim bir zaman dilimi, kısır döngü olacak bana.
Sana bütün bunların, senin istediğin kadarını vereceğim. Seni kıskançlıklarımla, aşırı sevgi ve ilgi ibareleriyle bunaltmayacağım.
Sana daha fazla vaat vermek istemiyorum, tutamamaktan korkarak.
Ama sen gitme, beni fırlatıp atma bir kenara buruşmuş bir kağıt gibi. Kapı dışarı ettiğim o ihtimaller, penceremden hoyratça girmesinler..
3 Nisan 2008, Ankara
Kayıt Tarihi : 3.12.2008 14:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!