Gün devrilirken yaşanmış rüyaların uykusuz gecelerine,
Satırlar ardı sıra sıralanır mısraların dizelerine,
Rakımın şişeleri el verirken ağlayan yüreğime,
Bayat bir ekmeği katık ederim küflenmiş düşüncelerime,
Bildiğim bir şey varsa, hayatım zamana karşı
Ölüm yaklaşır, giden günler sonrası
Elimdeyken hayatın bütün kehaneti
Parlak bir camda yitirdim suretimin aynasını
Hani ufukta belirir ya bilinmeyen limandan kalkan gemi
Alacaktır belki de gidenlerin dönmeyecekleri sadece beni
Yaşanası düşlerin, hayel defteri
Biriktir onca hayatı ve yaşadığın seni
Ben yaşanmamış şehirde ufak bir çocuğum
Sen okyanuslardan gelen deniz kızı
Zaman bir yerde unutsa da bizi
Babamın kaybedilmiş yılları gelir aklıma hemen şimdi.
Seslerin titrek şarkısı, mumun ışığında saklı
Hani benim filmlerim vardı ağlamaklı
Annemin yalnız benim için yakarışları
Bitirir en karanlık yarınlarımı
Hayat uzatsa da tutsak zincirleri esaret halkasında
Kırdığım zincirlerle yaşamayı öğrendim devamlı
Mısralarım sönmüş volkanların ardında saklı
Binlerce melodi benim için umutlanmalı
Sade ezanların sesi titretirken yüreğimi
İstanbul’a duyulan aşkın çanlara karışır sesi
Ben bu şehrin sislerinde kayboldum,
Denizinden esen rüzgarına senin için vuruldum.
Üşümez bedenim zamanın uykusuz türkülerinde
Çocukluğumun saklambaç oyunlarını hatırlarım
Saklanmak için aradığım duvarlara sığınabilsem yeniden keşke
Hani o zaman oyun sürer miydi ebediyen
Bir gece vakti kayarken yıldızlar gökyüzünden yere doğru
Denizin iyot kokan sahilinde bir dilek tuttum.
Yanımda bir sevgili sokulmuşken koynuma
Denizin karanlık diplerinden koştum hayata doğru
Şimdi uzak ufuklardan sana karşı
Fırtınalı bir gemi yanaşır limana doğru
Senle ben-benle sen tek vücut olurken,
Şehvet duvarları aşka ve barışa boyanıyor.
Sana karşı gelmeye gücüm yok
Dilime, ruhuma, düşüncelerime yasak koyamazken
Aldatmak hilekarlığınla kumara adım attım
Şimdi kaybettiğim kumarı senden geri istiyorum.
Ufacık saçma sapan bir şeyden hayattan kopsam
Hani mesela bir saç telinden, sevmediğim bir şarkıdan
Düşmüş bir efendi olmaktan değil de,
Sadece bir delilikten işte,
Yatağımı yorganımı sırtıma attım.
Şehirlerarası otobüsün daracık koltuğunda
Kocaman şehirlerin karanlık sokaklarında
Kendimi hayatın koynuna saldım.
Anlaşılmaz benim sinemalarımdaki filmler,
Yaz sinemalarında karanlık kuytu geceler,
Ölüm bir manga asker gibi kol gezer
Dur ihtarına uymayan her hayatı ezer geçer.
Hayel devrimlerimin cheguavera’sı
Arjantin şarkıları içkimin son hatırası
Arnavut kaldırımları sevişmelerimin gizli kahramanı
Hangi kuşağın asi, savruk savaşçısıyım bilmiyorum
Devrimlerim karşı devrimlerime karşı
Sözcükler kelimeler dilime sığmayan savaşçı
Ben yalnızlığa boyanmış sade bir dilenci
Fikirlerim, yiğitliğim, savaşım hep eskilerde kaldı.
Yüzümü yıkamak için banyoya gittim
Aynaya yansıyan ben değil, sen idim
Hani bitmişti kalbimde her şeyin
Kendime sözüm geçmiyor, yolcusuyum sensizliğin
Bıraktım hatıraları ıslak banyonun akan suyuna doğru
Aydan yıldızdan bil cümle senden kalan
Yalnız sıcak anıların gölgesiydi
Yağan yağmurun dolu fırtınalarında…
Şimdi çırılçıplak uzanmış yatağıma, geceler zifiri karanlık
Verin beni mahkemeye ben artık idamlık
Ölümüm kurtuluş olur, yüküm hafifler
Yaşadıklarım sıra sıra kadehler boyu dolar gider.
Bu satırları vardır elbet yazmamın bir sebebi
Galiba ölüyorum, düşüncelerim zehirli,
Kimse korkmasın utançsız sürdürdüm yaşamımı ve kendimi
Zamanın uykusuz türküsü sardı bedenimi
Artık vakit çok geçmiştir ışıkları kapamalı
Bana bir kadeh hayatın tadından ver.
Meyhane meyhane dolaştığım geceleri
Musa diye içtiğim o akşamları bir kalemde sili ver.
[22 Haziran 2006]
Musa KarademirKayıt Tarihi : 25.6.2013 23:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Musa Karademir](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/06/25/zamanin-uykusuz-turkusu.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!