Biz, gelip geçen gölgeleriz…
Dün dediğin, artık bir yankıdan ibaret;
Ne ellerinle tutabilirsin,
Ne de geri çağırabilirsin onu.
Ama oradadır hâlâ - bir iz gibi,
Zihnin kıvrımlarında saklı bir hakikat gibi.
Anılar…
İnsanın kendine söylediği en eski yalan da olabilir,
En gerçek aynası da.
Onlardır bizi biz yapan,
Bir çocuğun düşerken tuttuğumuz eli,
Bir yolculuğun sonundaki sessiz kavuşma.
Zaman ilerler, ama hafıza direnir;
Çünkü anlam, yaşananlarda saklıdır,
Ve insan hatırladıkça var olur.
Sonra sevgi gelir,
Kozmosun en karmaşık, en basit yasası.
Bir başka varlığın varlığıyla tamamlanır varoluş,
“Ben” ile “öteki” arasındaki çizgi silinir.
Sevmek, bir başkasında kendini tanımaktır,
Ve belki de ölümden kurtulmanın tek yoludur.
Çünkü sevdiğin insanda iz bırakır varlığın,
Ve o iz, sen gittikten sonra da yaşamaya devam eder.
Küçük mutluluklar…
İnsanın evrende savrulmasını anlamlı kılan
o küçük sarsıntılar…
Bir sabah serinliğinde ciğerlerine dolan hava,
Sıradan bir bakışta gizlenen yakınlık,
Hiç düşünmeden paylaşılan bir ekmek…
Evrensel bir hakikattir bu:
Büyüklük, küçüklüğün içinde saklıdır.
Görmeyi bilmeyen göz için her şey sıradan,
Ama görebilen için her şey mucizedir.
Ve nihayet… hayat.
Tek bir defa yaşanan,
Tek bir çizgide ilerleyen,
Ve geri dönüşsüz olan.
Bize verilen bu zaman, ne az ne çok - yalnızca bir defalık.
Ne başlangıcında sözümüz vardır,
Ne de bitişinde.
Ama ortasında… evet, orası bize aittir.
İşte tam orada,
Anılarınla kök salarsın zamana,
Sevginle yankılanır sesin başka ruhlarda,
Ve küçük sevinçlerle kutsarsın geçiciliği.
Çünkü anlam, sonsuzlukta değil;
Geçiciliğin içinde saklıdır.
Ve hayat, bir daha yaşanmayacak kadar değerlidir…
Kayıt Tarihi : 26.9.2025 14:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!