Mevsimden midir nedir, bir adam şarkı söylüyor zamanı gelmeyen sesler içinden…
Bu şarkı da nereden çıktı demiyorum. Uyum sağlamak bu olsa gerek, zamana yayılıyorum ezginin etkisinde. “Yarın” muzip bir çocuk edasıyla beliriyor aniden. Tam dokunacağım ki yüzündeki hınzır gülümseme büyüyor. Büyüyor gözlerinden.
“Belli mi olur…Belli mi olur...”
Sürekli bu cümle dilinde. “Belli olmayan ne” diye soracağım ama görebilene, bulabilene, tutabilene aşk olsun. Bu çocuk bir büyücü, anladım. Bir büyücü zaman. İsterse yaşlı bilge olup yılları devirirken, isterse bebek teninde gülücükler saçıyor. Hangi günün sabahında, hangi güneşin kapsamında belli değil. Evet, belli değil. Sonuçta haklı işte…
Haklı ya da haksız... Hep gizemli, hep bulutların ardında, hep bir soru işareti taşıyor heybesinde. Düne aitse merak ediyorum; geçmiş gerçeğin hangi yüzüdür... Yarınsa… Ahh hele de yarınsa, nasıl da soruyla dolu içi dışı. Nasıl belirsizlikler…”Olmaz öyle” diyorum. “Olmaz…” Bilimden yardım almalı…
Beni duymuş gibi Einstein beliriyor ak saçlarıyla. “Haydi” diyorum. “O kadar formül ürettin, çık bakalım işin içinden! ..”
Gülümsüyor.
“Düşün” diyor, “düşün…”
Zaman’ı eğiyorum, öpüyorum yalnızlığından. Ben söz dinlerim. Dev bir boncuk beliriyor gözümde. Renkler iplik iplik, sözcükler yelkovan. Bal kovanındaki arılar gibi kalabalık, arılar gibi sıcak, arılar gibi bereketli ortalık. Kulağıma ulaşıyor istemsiz sesim:
-Koşmayın peşimden, kaçamıyorum. Benden kaçmayın, tutamıyorum.
Yok yok, bu böyle olmayacak... İyisi mi; boylu boyunca uzanıyorum zamanın spiral kollarına. Şu an’ı gelecek ve geçmiş; geçmişi ve geleceği sürekli şu an olan kollarına… Sarıyor sarmalıyor beni. Katmer katmer boşluklar hizalanıyor dalga boyunda. Kalbur saman içinde babamın beşiğini sallıyorum, berber olmuş pirelere, tellâl doğmuş develere bel bağlıyorum. Soruyorum kendime; bir yok mu, var mı…
Başımı sallıyorum, hayır hayır!
Başımı sallıyorum, evet!
Kesinlikle evet! ...
Alnıma gidiyor ellerim, zamanın kıvrımları sıkıyor, boşaltıyor belleğimi. Tiz bir ses duyuluyor yörüngesinden. Çaresiz teslim ediyorum hakkını.
Aynur Uluç
Simge Seçki
2007 / “Zaman ”temalı sayı 29
Kayıt Tarihi : 6.11.2007 00:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

'-Ey “zaman…” Sen kazandın. Hiçliğe çıktı yolun. Hiçlikte saklı her şeye. Adın, zirvenin tadına karıştı'.
'Zaman’ı eğiyorum. Zaman’ı öpüyorum yalnızlığından. Zaman’ı düşünüyorum… Ben, söz dinlerim.'
Devam ediyorum zamanıma iyi gelen sözlerlerde gezmeye:
'Dev bir ekran gözümde. Renkler iplik iplik. Sözcükler yelkovan. Bal kovanındaki arılar gibi kalabalık, arılar gibi sıcak, arılar gibi bereketli ortalık'
Zaman geçerken sarmaşık gibi nerelere sarılır.
Yoksa umrunda değil midir sarmallanarak duraksamak.
Değildir.
Dilde pelesenk bir şarkı yeter.
Bir azgın kısrak
Bir deli su
Bazen bir pişmanlık
Bazen bir arzu
Baş döndürücü bir hız
Yetişilemez
Ne doyası var yutmağa
Ne de bıkası
Kör hafızalarda kalsa da
En son halkası
Bin yıl eder bazen bir dakikası
Bazende bir ömür beş para etmez
Zaman bir buruk lezzet
Eskimiş şarkılarda
Durmayan dünler
Geçmeyen günler ard arda
Ve yitik sevdalar
Soluk fotoğraflarda...
Abdurrahim Kahraman
Sevgili Aynur haddim olmayarak uzun yıllar önce yazdığım bir şiirimi ,bu enfes yazıyla örtüşür gibi gördüğüm için kopyaladım buraya.
paylaşımın için teşekkür ediyor ve içtenlikle kutluyorum.
şair felsefe taşına şöyle buyurdu
bütün sözcükleri 'anneye' çevir.
t.kurt
bana sorma benim de bilmediğim gizliyi
N. F.K
TÜM YORUMLAR (4)