Başlangıçta bu günkü güncellikler yoktu. Olamazdı da. Onun içindir ki bu günkü bu olaylar, o zamanlar asla olamazdı. Ne de başlangıcın koşulları, bu günkü güncelde vardır. Olmadığı içindir ki, başlangıç koşullarının aynısı bu günkü günde mümkün değildir. Yani yeni bir koaservattan, hücreye; oradan da bir ortak atadan maymunu, insanlık düzeyine getiremezsiniz. Yani bu hayat bir kezliktir. Başlangıcın belli döneminde (güncelliğinde) , bir kez ortaya çıkmıştır. Ve yoluna bambaşka, başlangıcın koşulları içinde olmayan güncelliklerle (konjonktürle) devam etmektedir. Zaten başlangıç güncelliği şu an oluyor olsa idi; bugünkü gün hiç olmazdı. Bunu az önce söyledik.
Bu nedenledir ki, ilk oluşma dönemlerdeki, aktüel çevrenin olgu ve olay durumları, şimdi de yoktur. Ve mümkün de değildir. Ne de şimdiki güncel çevrenin belirlemeleri o ilkteki aktüel çevrenin içinde oluşabilirdi. Ne de biz, ilk aktüel çevrelerden beri olagelen, birikmelerin, iç zaman tersinmesi oluşma koşullarından ayrılabilmişizdir. Birikmeler varlıkta işlevleşmiştir. Ya da işlevin bir parçası olmuştur. Ya da birikmeler, tekrardan dış şart yokluğundan işlevsiz kalıp, varlığın alt düzlemi olan veya bastırılan bir var oluş olarak bulunurlar. Yani bu birikmeler moleküler düzeyde, varlıkça içisinilmektedir. Ve bizler böylece geçmişin imzasını taşımaktayız.
Başlangıcın güncelliği atom altı parçacıkları ön görüyordu. Bu dönemde protonu, nötronu düşünüyor olmanız; şöyle bir aklınızın kıvrımında, uzaktan yakından geçiriyor olmanız, tam bir anlamsızlıktır. Yine proton ve nötron olmayınca atom ve atom çekirdeğini tasarlamamız da tümden kafayı üşütmemizle denktir, olanaksızdır. Sıcaklık 100 trilyon kez trilyon dereceden 1 milyar dereceye düştüğü eşikte ancak proton ve nötronlar dediğimiz çekirdek parçaları, atom altı parçacıklardan oluşacaklardı. Daha bu aşamada, atom çekirdeğinin yerinde yeller esiyordu. Hayali bile olanaksızdı.
Evren 100 trilyon derece sıcaklıkta iken bile tüm atom altı parçacıkları hala ortada yoktur. Her biri her bir konjonktür entalpi ve entropi değişmesine denk, gelen aşamalarda ancak vardırlar. Girişmeleri de yine yaratıldıkları sıcaklıklarda olmayıp, aksine çok sonraki entropi değişme aşamalarında, yani ancak yeni bir güncel çevrenin aktüelliğinde mümkün olacaktır. Elektronlar bile güncel çevrenin sıcaklığı 6 milyar derece olduğunda, ancak arzı endam edeceklerdi. Unutmayın, Güneş’in özek sıcaklığı 15 milyon derecedir. Yüzey sıcaklığı 5000-6500 derecedir. Bir hadron pi mezonun olması için, yaratılması için 1,6 trilyon Kelvin derecelik bir güncel çevre sıcaklığı ve ısı basıncı gereklidir. Bunun biraz üzerindeki ve biraz altında ki bir sıcaklıkta bu pi mezonlarının var olması da olanaksızdır. İşte tersinmeler, bundan ötürüdür ki, başlangıç durumlarına doğru olamazlardır.
Kabaca bir evrensel tersindirme yapabilmeniz için evreni giderekten küçülterek ve hali hazırdaki azalan evren sıcaklığını da, yine geriye doğru devamlı artırmanız lazımdır. İşte ancak o zamandır ki, birkaç bin derecelik evren sıcaklığında, atomları; çekirdek ve elektron diye bileşenlere ayırırsınız. Birkaç milyon derece sıcaklıkta da, çekirdek parçalarını, proton nötron diye ayrıştırırsınız. Birkaç trilyon derecede de proton ve nötronları, hadronlarına, kuarklarına ayrışırsınız…
Entropi kayıpları olan evrene, kayıplarını geri vermeniz şimdilik mümkün değildir. Bu yüzden zamanın içinde evrensel bazda süreçleri tersindiremezsiniz. Bu hayat bir kezliktir. Farklı güncel çevrenin farklı koşullarında farklı hayatlar çok çok olasıdır. Nasıl bu güncel aktüel konjonktürsel çevremiz bizlere bu hayatı ön görüyorsa. Farklı güncel çevreler de, bu hayatımızı elbette ki ön görmeyecektir.
İçimizdeki zaman(lar) , geçmişteki çevrenin ya da zamanın basıncı, doğan her bir dölütte bile, embriyo aşamasını bütün gen bastırmalarına rağmen, süratle tekrar eden geçişlerle tamamlarken, tüm arkaik süreçleri, paket programlar gibi, aşamalarla kat eder. Yani geçmişi tekrarlayamayan bir var oluş, halde bulunamaz. Ve yeni nicelenmelerle de ileri akamaz. Yani, ileri akmayan varlığın ZAMANI GEÇMEZ.
Şu halde birikme, sonuçta bir seçme ayıklama ile olgulaşmaktır. Nicelenmelerle değişme ve gelişme; eş deyişle devinim; yani, açıkçası EVRİM OLMASA ZAMAN DA OLMAZDI. Zaman, varlığın içinde taşınmasıyla, o varlığın ilişkisel büyümesini girişimleştirmiştir. Girişen daha karmaşık ilişkiler, yeni entegrelerle absorbe edilir. Büyümek ise, geçmiş ile gelip kuantlaşan akışların, daha küçük hacimlere konumlanmakla, bir zaman boyut olarak, hacimleşilmesidir. Bir atom, kendisini oluşturan her bir parçalar toplamından küçüktür. Yine atom kendisini oluşturan parçalar toplam hacminden daha ufak hacme sığmıştır. İşte geçmişle gelip kuantlaşan birikmeler de, böyle bir boyutlanıştırlar.
Zamanı depolayabilir, bunu tekrardan akıtabilir misiniz? Geçmişe gidilir mi? yoksa geçmiş beraber olduğumuz, izafeleşir zorunluluk mu? Geçmiş; gerek metabolizmamızla, gerek günlük işlerde, bizde ayrışan, analiz olan, tekrar birleşen bir işlev olarak bulunmasa, biz yaşayabilir miydik? Canlılık (organ ellik) geçmişini, yeni ile (içinde) küsurat boyutlarla ilişkileyip, işlev kılan bir süreçleşme midir?
Öğrenme; geçmişteki birikme ve işlevleşmelerin ve şimdiki durumlarla analiz ve sentez (tersinme) edilebilir oluşla çevreye cevap olmaya denk düşer olan bir sürüşün, enerji kuantları mıdır? Geçmiş olmadan, şimdi mümkün mü? Yani geçmişi olmadan, bir insan var oluşu olası mıdır? Geçmiş yaşanıp bitiyor, geride mi kalıyor? Yoksa geçmiş bir alışkanlık, bir bilme, bir anı tezahürü biçimli, kuantik enerji dönüşmesi ile her şey içinde sürmekte midir? Ben geçmiş değilsem şimdim ne? Şimdim neye ait?
Her hangi bir yaşınızı, bir anınızı, kısaca her hangi bir geçmiş durumunuzu, özlediğinizde siz anımsar olmasanız da, anımsasanız da, şimdiki yaşınızda bunları görür müsünüz? Yani, geçmişi tekrardan akıta bilir misiniz? Yani evren, üst üste olasılıklarıyla, süper durum konumlu mudur? İçimizde kurt delikleri mi var? 60 yaşımızda, 10 yaş durumlarına nasıl gidebilip, o günleri bugünle, nasıl idrak edebiliyoruz?
Elbette bu halimiz ve hal geçişmelerimiz, zamanın akışkan paketi içinde deki hal duruşlarıyladır. Geçmiş; içimizde yani yürüme bandında devinen bir uzam boyut gibidir. İçimizdeki varlık ve olaylarda, enerji harcarlar. Devinirler. Ancak devinişleriyle kendi uzamından fazla bir mekânı da, tutup büyüyemezler. Aksi halde, kesiksiz sürekli; olurlardı. Bu nasıl olası olur?
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 11.7.2010 10:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!