Varlıklar, devinimlerini, yani (girişen bağ ilişki) geçmiş zamanını, üzerinde biriktirip taşırlar. Bunlar en inorganik ilişkilenmenin çekeyi ile koaservat (ilkel dünyadaki protein, DNA, RNA, atp ve yağ gibi heterojen karışımlı prebiyotik çorbadır, organellerden yoksundur henüz) düzlemden, polimer düzleme değin, çok uzun süreçlerin denge, yalpalama, aşaması ile ilişkiselleşerek, kendi ilişkileri içinde alışkanlık yatkınlık eğilimlerinin ve kazanım yaptığı yapısal ağ örüntülerdirler.
En yalın hal ile bu tür tekil ilişkilerle yapılar da giriştikçe, karmaşıklaşırlar. Sürecin karmaşık halinden geriye baktığımızda sürecin yola koyuluşu akıl almaz gibidirler. Bu olmasa, şu olmazdı; şu olmasa, bu olmazdı; gibi sorunu tersten ortaya koyan bir anlayamamalığına düşeriz! Süren kendi iç zamanınız, yediğiniz elma dış süreç zamanı ile partiküller düzlemli de olsa, sizin kendi zamanınızı şişirir.
Hâlbuki olgu ve olaylar en son düzlemdeki durumu hedefleyerek ortaya çıkmış değildirler. Şişen süreç duruma; ”bağışıklık zamanı” ekler (sizin tanımadığınız ama elmanın bilip tanıdığı süreçleri sizde şişen sürecinizle öğrenmiş yaşamış gibi olup çevreye tepki çıkarabilmeniz) ki bu da evrimleşme devinimidir. Birinci kez, evrimin gözü kördür. Neden olacağı sonuçları bilmez. Yani evrim geleceği hiç hesaplamaz, geleceği bilemez. Bu, daha siz dünyaya gelmeden, dünyanın bir yansısının siz de aktarımsal olaraktan bulunması gibidir.
İkinci olaraktan da, bir ortama göre, mükemmel gibi görünen bir organizasyonlar, evrendeki farklı ortamlara göre aptalca, salakça, bir hilkat garibesi biçiminde görünebilmektedir! Basitçe şöyle örnek vereyim. Bir balık su ortamına mükemmelce uymuştur(!) Ancak bir gelgit esnasında suyun çekildiği bölgede kalan yüz binlerce balık atmosfer ortamında (salakça) ölür. Eğer akıllı bir tasarım (evrim) olsaydı hem suyu, hem atmosfer ortamını (kurbağa gibi) , hem atmosfersiz ortamı, hem siyanürlü vs ortamı hedefleyen, plânlı bir mükemmellik oluşmalıydı değil mi?
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta