Zaman Yürüyor Kendi Yolunda

Ayşegül Tezcan
70

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Zaman Yürüyor Kendi Yolunda

Yine yeniliyorum hayata… Cansız güneş, solgun gökyüzü kaybolmanın arifesinde… Parmaklarımın arasından kayıp giden bir cumartesi gününde doğruları zorlayan sözcüklerimden de vazgeçtim. Bir oyun parkında “günaydın” derken çocukluğum bu günü yazmaktan vazgeçtim. Hem ne işim vardı burada benim.

Çocukluğumun elinden tutup geçmişe geldim…

Küçük bir kızdım ben; beyaz çoraplarım, örgülü saçlarım ve annemin elleriyle diktiği çiçekli elbisemle… Çocukluğumun geçtiği o çıkmaz sokakta Bergama kültürü ile yankılanmış adım… Tek Ayşe olmaz demiş anneciğim, gül de olmalı… Ayşegül… Sevgi, muhabbet ve aşk olmuş hamurum. Tarıma, toprağa ve nimete saygıyı mekanı cennet olan o güzel kadından öğrenmişim. Anneanneciğimden dinlediğim tanrısal söylencelerle büyülenmişim, yaşamı kendi avuçlarıma dolduruncaya kadar… Tek övüncüm doğuşumla birlikte çekirdek aileme getirdiğim şans olmuş. Anneciğimin sevgi dolu gözleri ile umutlanmış, sevgiyle sarıldığım babamın güçlü kolları ile güveni öğrenmiş ve alın teri ile beslenmişim.

Homeros’un İlyada’sında uzun uzun anlatılan Truva savaşları sırasında kentimin denize kıyı olduğu günleri görememişim tıpkı Zeus sunağını, temelleri üzerinde göremediğim gibi…

Ne zaman gök gürlese Bergama da Medusa’nın saçlarına yılanlar dolanır mitolojinin gizemli yollarında. Evimizin bahçesi buram buram tarih kokar ve rüzgarla oynaşan asmalarımızın yaprakları bile ölümsüz sevda öykülerini fısıldar kentimde. Güzeller güzeli Kleopatra yıkanır her mehtapta… Henüz yazılmamış yarınlarımda karşılaştığım her engelde içimdeki küçük kız, cesur Amazon kraliçesi Smyrna’ya dönüşür.

Ölümü ilk Asklepionun kapısından okumuş dedem kulaklarıma. “Bu kapıdan ölüm giremez” sözü ile büyülenmişim. Biliyorsunuz belki tıbbın simgesi olan yılanlı sütun’un hikayesini…

Kaledeki dilek kuyusunda kalmış kim bilir kaç dileğim. Ve ben her seferinde gözyaşı şişelerinde sevdiği uğruna döktüğü yaşları biriktiren, o zamanın genç kızları gibi ölümüne bir sevda dilemişim. Gözyaşı şişelerinde demlenirken ıssız yüreğim, her gece cebimde kalan metal paralarla bir sonraki dilek kuyusu ziyaretim için düşler biriktirmişim.

Hüzünlü gözyaşı şişelerinin ne olduğunu bilir misiniz…

Çok eskiden birbirinden ayrı düşen insanlar, özellikle de sevgililer, duydukları acıdan dolayı ağladıklarında, gözyaşlarını bu minik şişeciklerde biriktirirler ve sevdiklerine bu şişeyi gönderirlermiş. Gözyaşı ile dolu olan şişe, sevginin, özlemin, hasretin bir göstergesiymiş. Adeta 'seni o kadar çok özledim, o kadar çok seviyorum ki, işte canlı göstergesi, senin için bu kadar ağladım, bu kadar gözyaşı döktüm' derlermiş. Hasretle dökülen gözyaşlarıyla dolu minicik bir şişe... Binlerce sözden, sayfalarca şiirden, uzun mektuplardan çok daha can alıcı değil mi… Hatta ölüler için dökülen göz yaşları da bu şişeciklerde biriktirilerek mezarlara da konurmuş.

Bir Pazar günü akşam üzeri çocukluğum bıraktığında ellerimi hava kararmak üzere. Yine cansız güneş, solgun gözyüzü ve ben tıpkı o günlerdeki gibi hala yazıyorum. Tek farkım yazdıklarımı kendime okumuyorum artık ve korkmuyorum yarınlara bakarken, tatlı bir karanlık içinde de olsa umudum var ne de olsa… Lakin değişen bir şeyler var şu tadı alınmış hayatta. Ama ney… Zaman yürüyor kendi yolunda. Günler anlamsız bir biçimde birbirine eklenip duruyor şimdilerde. Vitrinlerin eski çekiciliği kalmadı sanki. Hali vakti yerinde olmayan insanlar günden güne çoğalıyor. Ve ülkemin tüm sokaklarını kara taburlu umutsuzluk askerleri kuşatıyor yavaş yavaş.

Yoksa değişen ben miyim…
Bilmiyorum…

Bir şeyler olacak gibi geliyor bana
Şu köşeyi bir dönebilsem…
Çocukluğum orada…

Nisan 2008

-Gözyaşı şişelerinin öyküsü mitolojiden bir alıntıdır.-

Ayşegül Tezcan
Kayıt Tarihi : 24.4.2008 23:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Selahattin Yetgin
    Selahattin Yetgin

    Sonsuzluk demiyle paralanmış uhdelerimizin içsel tınılarıyla raks eder gölgeler kendi ekseninde. Sızılı bir yaşamın sorgu odalarında büyür kucağımızdaki ayrılıklar. Kırk bir yerinden örselenmiş bir öykünün sayfalarını karıştırdıkça şakaklarımızdan hep aşk damlar ve sıkılı avuçlarımıza yuva yapar kimsesiz kırlangıçlar. Kaygılarla biçimlenmiş hayat sularına rüzgârın nefesi düşer, tutuşur o an içimizdeki derin seviler. Ansızın dalgaya sarılır coşku, gönlümüzdeki özlemin önünde eğilirken keder. Sıcacık bir ömrün içinden gelip geçer hayat suları, göğsümüzdeki yeşil dallara yuvalandıkça düşler.
    Kutlarım.

    Cevap Yaz
  • Bilal Esen
    Bilal Esen

    En duygusal anlarımızda hep çocukluğumuz gelir aklımıza ve o günlerin hiç unutamadığımız sevgi yüklü ebebiylerimiz elbette. Ülkemizin antik bir yöresinde büyümek ve o havayı almak tabi ki sizde olduğu gibi insanlar üzerinde bir başka etkisi ve yoğunluğu oluyor, bunu en güzel dile getirende siz oldunuz sanırım, çünkü çocukluğunuzla yörenizi o kadar güzel bağdaştırmış, o kadar güzel yoğurmuşsunuz ki sanki kendimi o diyarda yaşar hissettim bir an için. İşte güçlü kalem diye buna derim ben, bana yaşatabiliyorsunuz anlatımlarınızı. Sevgili AYŞEGÜL hanımefendi sizi gönülden kutlar sevgiyle selamlarım yüreğinizi. Tam puan ve saygılarımı bıraktım efendim. Bilal Esen.

    Cevap Yaz
  • Arif Toprak
    Arif Toprak

    hep çocukluğumuza ve eskilere özlem duymakla geçiririz zamanımızı.. ve hep geleceğe dair planlar yaparız.. çalışıp dururuz iyi bir gelecek hazırlamak için kendimize.. içinde bulunduğumuz an'ı yaşamayı unuturuz hep..
    çocukluğumuza eskilere götürdü yazın ayşegül hanım..tebrikler
    tebrikler

    Cevap Yaz
  • Buğra San
    Buğra San

    Köşeyi bir dönseniz, belki de büyüyeceksiniz...
    Kararlı mısınız dönmeye?
    Ve gerçekten hazır mısınız gerçeklere...
    Muhabbetle kalın...

    Cevap Yaz
  • Bahadır Özen
    Bahadır Özen

    çok güzel ve farklı bir anlatım özgünlük ve sadelik var yazınızda.........zaten ah bir dönebilseydik köşeleri....bu ahlarr..olmayacaktı... herşey gönlünüzce olsun saygı ve selamlarr

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (9)

Ayşegül Tezcan