ZAMAN ve MEKAN
Zaman dediğin ne ki bir ömürlük bilmece
Sonsuzluğa akışkan geçmişini silmece
Bulut geçişi gibi sürüklenecek zaman
Kızgın kuma düşecek ağlamaklı gülmece
Ömür denilen kavram birkaç nefeslik bir an
İsrafille Azrail içredir akan zaman
Azrail kucağında sonlanır ömrü sefan
Ruhların hedefinde dört nala yeni mekan
Dünyada bırakılan bedenler çürüyecek
Kokuşan bedenlerde böcekler dürüyecek
Aç gözlü yaratıklar yemeğini yiyecek
Yaratık dışkısında nebatlar büyüyecek
Ruhun işi daha zor sınavda terleyecek
Doktora tezi için mahşerde bekleyecek
Kimisinin cevabı tam takır kuru bakır
Kimisi şakır şakır, kimisi tekleyecek
Kısacık zaman için yakma ebediyeti
Dünyalık boşa kürek nedir ki mahiyeti
Boş işlerle uğraşma hoş olsun nihayeti
Vakti dolu geçenin servettir hidayeti...
Temmuz 2017 Bülent ARKAN
Bülent ArkanKayıt Tarihi : 24.7.2017 02:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bülent Arkan](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/07/24/zaman-ve-mekan-15.jpg)
Neyse :)) hani demişsin ya _vakti dolu geçenin servettir hidayeti_ bende inşallah desem sonra bi de günün _00 da değil akşam namazından sonra değiştiğini bilen biriciğim icin hep _yerhamûkallah_ diye dua ediyorum :))
Bi deee kendimide unutmuyorum tabiii :)) terkettiğim her şey için _yehdina ve yehdikumullah_ diyorummm :))
Son bir şey daha diyeceğim :)) ben kalemin ve sana hep _süper ikili_ diyorum :)) ayrılmasınlar diyorum :)) bi de benden diyorum tabiii :))
Veee ben seni ne kadar sevdiğimi bile bilmiyorum ki :)))
Çok teşekkür ederim güzelim benim yaklaşık 15 gündür mesajlara bakamadım teyzemiz ve bacanağım vefat ettiği için onlarla meşguldüm mesajların bana çok iyi geldi tekrar teşekkür ediyor hayatın en güzelininseninle olmasını dilerim. Sen senden ayrılma lütfen kendi benliğinle sağlam karekterinle çok güzelsin. Kocaman öpüyorum.
Kutsal Kitaplar, milyonlarca insanın hayatına yön veren düşünür ya da önderlerin sözleri, yaşamı ve ölümü yarattığına inanılan Tanrı adına iletilen cümleler; ölüme ve ölümden sonrasına dair mesaj ve tasvirlerle doludur. Yaşadığınız yer neresi olursa olsun mutlaka çok yakınınızda bir yerlerde ölmüş insanların bedenlerinin gömülü olduğu bir ya da birçok mezarlık vardır. Çevrenizde hemen her gün birilerinin öldüğüne dair işaretler görürsünüz. En yakınınızda, “o olmadan yaşayamam dediğiniz” sevdikleriniz ölür, kendi başınızdan “ölüme çok yaklaştığınız” olaylar geçer… Sonuç olarak; yaşıyor ve şu an bu yazıyı okuyorsanız ölüm sizin için çok uzaktadır, “deneyimlenmemiştir”. İşte ölüme ve sonrasına dair konular her ne kadar insanı düşünmeye itiyorsa da, insan yaşadığı müddetçe ölümden uzak bir hayat sürer. Buradaki ölümden uzaklık, yaşıyor olmak anlamındadır çünkü insanoğlu yaşamının en keskin gerçeği olan ölümü her an beraberinde taşır. Bu beraberlik öyle sıkı sıkıya ve aynı zamanda düşmancadır ki, bilinen zamanın başlangıcından beri insan ölümü yenmeye çabalamış ve “ölümsüzlük” diye bir şey var etmeye çalışmıştır.
Evrenin diğer canlılar ve varlıklarla birlikte çok küçük parçaları olan bizler, tıpkı diğer canlılar gibi ölümle sonuçlanacak bir hikayeye sahibizdir. Bu yönümüzle onlardan hiç de farklı değilizdir. Bizi onlardan ayıran en temel özelliğimiz olan düşünme kabiliyetimiz ve onun ürünü “ölümsüzlük fikri” ise hikayemizi biraz farklı kılar.
Kendi türümüzden birinin ölümü diğer canlıların ölümlerinin yanında çok daha derin bir olaydır. Bizim dışımızda canlıların ölümü ise insan hayatının “çok sıradan” bir gerçeğidir. Daha genel ifade ile ölümlerin tamamı doğanın olağan olaylarıdır, kendi türümüzün ölümlerine “derinlik” katan ise bizzat biz olmuşuzdur. Bunu ölümlerin ardından yapılan ritüellerde, ölü bedenler için inşa edilen yapılarda ve daha birçok şeyde görebiliriz. İnsanoğlunun aklını kullanması vesilesi ile yaptığı gözlem ve deneyler insanın dışında diğer canlı varlıkların da ölüme karşı çeşitli tepkilerinin olduğunu göstermiştir. Ancak bugün insanoğlunun geldiği noktada her ne kadar savaşlar, cinayetler, ölüm cezaları gibi olgular devam etse de “ölüme sebebiyet verme”nin önüne geçilmeye çalışıldığı görülmektedir. Doğada ise canlıların arasında bu tarz bir irade heralde hiç olmamıştır, çünkü canlıların yaşaması canlıların ölümlerine bağlıdır. Karşılaştırma yapmak elbetteki doğru olmayacaktır ancak doğayı vahşi kılan da ölümün aynı derin etkilerine rağmen, daha sık, kolay ve sıradan olarak cereyan ediyor olmasıdır. İnsanoğlunun tek erişebildiği nokta, insan ölümlerinin kendiliğinden olmasına gayret etme çabası olmuştur. Bunda ne kadar başarılı olabildiği ise tartışma konusudur.
Doğa, insanın ya da başka bir canlı türünün kendisine egemen ol(a)madığını bilinen her zaman diliminde göstermiştir. Göstermeye de devam etmektedir. Türler bazında teker teker her canlının sonu belli ve açıktır. Evrenin, içinde yaşadığımız gezegenin ve doğasının sonu hakkında fikirlerimiz ve tahminlerimiz olsa da kesin bir bilgimiz henüz yoktur. Bilinen, evrenin ve gezegenin çok uzun süredir varolduğu ve varlığı geçici olan biz canlılara/ölümlülere ev sahipliği yaptığıdır. Aynı evin sakinleri arasında hayatta kalabilmek adına kıyasıya bir mücadele vardır, türlerin kendi arasında ve türler arasında devam eden … Ölüm ise tıpkı doğum gibi her an gerçekleşen bir olaydır. Ancak gerçekleştiği anlara dek sessizce yakınımızda bir yerlerde bizleri beklemektedir.
Belki de Eflatun’un söylediği gibi “Kimbilir belki de hayat bir ölüm, ölüm bir hayat. Belki de biz şimdi ölüleriz.” Bu soruyu varlığımızı, evreninin varlığını ve hayatı idrak edebildiğimiz ilk günden beri soruyoruz;”nereden geldik, nereye gideceğiz?” Bilemiyoruz. Doğum ve ölümün arasındaki çizgide doğumdan ölüme doğru yürüyoruz her geçen saniye, aklımız ve dilimiz öncesini ve sonrasını tasvir edebilmeye yetmiyor. Lakin ölümün varlığına Ahiret cennet ve cehennem hayatına azıcık hayatı idrak eden insanın inanmamaktan başka yolu yoktur.Rüyalrda ki gibi biz uyurken ruh bizden çıkıp nerelere getir miyor ve neleri yaşatmıyor ki bizlere!İnanmaktan aciz olanlara son olarak bunu hatırlatmak isterim.Hadi biraz düşünün ve tevekkül edin..Sevgilerimle hocam...
Bu negüzel bir yorum böyle emeğinize sağlık çok teşekkür ediyorum. Her iki mekanınız da aydınlık olsun.
TÜM YORUMLAR (2)