Sözlerin zamana yenik düştüğü andayız
sadece bu mu?
yoksulluğun direnişle kardeşliğine ne demeli
ya gerçekleri güneşin gölgesinde arayanlar
ve ya dilimizden düşürmediklerimiz
belkî ayna gibi parıldayan serapta,
kendimizi ilk defa görmenin telaşındayız
belki katık beklerken kuru ekmeğe küçük yürekler...
belki de kurtuluşun heyecanında saklıdır
yaklaşan aşk öncesi sessizlik
sustuğunda gece
kuşattığında her yeri zifirilik
herkeste aynı sual
faltaşı gibi bakışlar
peki ne demeli,
ne yapmalı?
sıralanmış sorular katarı geçer aklımızdan
ilk oluşumuzdandır bilinmez
rütuşa gerek yok olduğumuz gibiyiz
lalezar bahçelerde yüzüklü efendilerin merhametine bırakılmışız fermanımız kilden tabletlere yazılmıştır
göz alabildiğine uzak bir kuyudan yansıyan,
yusufi silüetler belirir .
ve asma bahçeleriyle babil
gerçek bu ya
kapıldı fıravunun haşmetine bütün türler
nafile, pusulalar bile küskün,yön bulmaz olmuş
nerden girdik bu lanetli girdaba
herşey bu buzlu camın arkasında gizli
kahrolası bu tanımsız kudurganlıktan
ve bu çöl fırtınasından kurtulacağız elbet
az kaldı,eyyub'u kıskandıran sabrımızla
varacağız o mutlak ütopyaya...
16 Ekim 2017
Ahmet BaygümüşKayıt Tarihi : 16.10.2017 08:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!