Bir akşam yattı ve gözleri sürekli akşamları görüp durmuştu. Nefesi, pencerelerin buğularını susuzluğa uğrattı. Sıkıştırmıştı atmosfer onu, elleri saçlarındaydı. Gözlerine gök çizdiğinde bakışları kırılmıştı. Uzuvları soluk soluğa kalmıştı ki, her nefes tebessümünü sarmıştı.
Bir sokağın köşe başında ya da Galata Kulesi’nin taşlarında ellerini parçalarken görebilirdi karşılaşmanın asi tanrıça kutsallığını. Veyahut bir bulvarda Konstantinopolis’e selam verebilirdi İstanbul; o esnada da görebilmek mümkündü karşı kaldırımdan kendisine doğru gelmekte olan ayak izlerini. Bir mezarlığın karşısında dilenen insanın halinden anlardı ölümlü. Mezara et parçasından başka bir şey girmezdi, neydi para? Bir siyasetçi anlardı siyasetçinin birikiminden; demokrasi yalan, neydi teselli? En büyük yıldız güneş ise, neydi onun gözleri?
Tuzlu ellerimle seviyorum yanaklarını.
Dikenler yutuyorum bir akşam,
Dikenlere yatıyorum zaafımca.
Küçük bir defterdi, ünlü siyasici.
Siyasetçi demek yakışmaz bana, bilirsin. (…)
Kayıt Tarihi : 18.2.2021 14:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saçlarının tellerini kirpiklerime asarak gözlerimi ödüllendiriyorum bu gece.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!