Zaman’ın Peşinden 3.bölüm Mezar Arayıcısı

Yunus Denizli
15

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Zaman’ın Peşinden 3.bölüm Mezar Arayıcısı

-Bu hikayeleri bana neden anlattınız, Yunus bey? Söyleyin bu uzun hikayelerin amacı neydi? Bir mezarda mi anladınız nezareti? Yoksa buradamı buldunuz cesareti? Söyleyin! Aslında siz beni merak ediyorsunuz! Kim olduğumu? Neden dışarıda kalmadığımı? Neden yanınızdan ayrılmadığıma? Sevdiklerini dahi ayrılırken. Söyleyin o halde neden bu hikayeler?
Sahi ben orda mıyım değil miyim geliyor muyum gidiyor muyum yoksa kaçıyor muyum...

Karanlık oda 3

Bu karanlık yerde hatırlıyorum, hatıraları
Geçmişte kalan anıları, hikayeleri
Toprak gibi kahverengi, kararıyor rengi
Onlarda çürüyor bir cesedin çürümesi gibi

Kokusunu bilirimsiniz siz bir ölünün?
Bir canlının kokusunu bildiğiniz gibi
Pek çoğunuz iyi bilir kokusunu, bir dölün
Bir katilin kokusunu bildiği gibi, bir ölünün

Bu karanlık yerde hatırlıyorum, hatalarımı
Geçmişte kalan yalanları, ihtimalleri
Etrafımdaki duvarlar gibi sap sari rengi
Onlarda sararıyor bir hayalin sarardığı gibi

- Peki bu hikayeleri neden anlatınınız bana...
bana anlattınız!

Geride kaldı artık ne varsa dünya namına
Yani hatalar, hatıralar ve unutulası anılar
Yani ihtimaller, olasılıklar, pişmanlıklar
Geride kaldı artık ne varsa dünya namına

Bu odanın dışında artık sevdiklerimiz
Ve yanlarında birçok sevemediklerimiz
Orda ağzı kanlı, elli hançerli dostlarımız
Ve yanlarında daha doğmamış canlarım

Sakinleriyiz biz! Sen ve ben yapa yalnız
Kapısı bulunmayan, bu karanlık odanın
Ve baş ucumuzda bütün geçmişimiz
Sermayemiz, hazinelerimiz ve hiçlerimiz

Korkmuyor musunuz?

Neden korkmalı
insan balçık iken topraktan
Daha doğarken kulağına fısıldanmış bu sondan
Bilirken kurtulduğunu tüm bağlarından

Yani onu başkası yapan tüm prangalarından
Neden korkmalı insan sıyırırken üstünden dünyayı
Kurtulurken dünya namına büründüğü tüm rezilliklerden
Yeniden başa dönmekten neden korkmalıymışız?

Kayıp ettiklerimiz hiç bir zaman bizim olmamıştı ki!
Biz sadece gönüllü olarak bağlanmıştık onlara
Yani sevdiklerimize, sevemediklerimize
Doğmamış canlarıma, hatıralara, nesnelere

Bağlanmıştık dünyaya bilirken gerçeği
-Hangi gerçekten bahis ediyorsunuz siz?

En başta yani doğduğumuzda bildiğimiz gerçekten
Yani unutmak için onca çabaladığımız gerçekten
Ve çabalama sakta unutturulduğumuz gerçekten
Hani şairlerin dizelerine döktükleri gerçekten

Bağlanmayacaksın senin olmayana, olamayana
Bağlanmayacaksın ihtimallere, hatıralara
Seni terk etmek zorunda kalana, yani dünyaya
Dedikleri gibi bağlanmayacaksın nesnelere

İşte biz bu gerçeği unuttuk hayat denilen yolda
Ve kopardığında ecel bu bağları bizler için
Hiç bir neden kalmamıştı zaten korkmaya
Üstelik ölülere ölüm korku verir mi sence? -

-Peki bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra nemi olacak? Önce bu elma ağacının yanından kalkacağız beraber.
Sonra bu bahçeden çıkacağız.
Sonra bu karanlık odadan ayrılmış olacağız.
İşte her şey bu kadar kolay aslında.

Kapısı olmayan bu mezardan, bu karanlık odadan kurtulmak o kadar kolay aslında.
Yani sadece ayağa kalkıp beraber ilerlemek yetiyor en sonunda...
ve geride bırakmak ne varsa geçmişe dair.
Prangalarını bırakır gibi bırakmak sevdiklerini.

Ne kadar ağırda olsa bırakmak her şeyi geride seni sen yapan.
Kurtulmak yani içimizdeki mezarlardan. Kurtulmak yani dışımızdaki mezarlardan.
Ve gülebilmek yaşıyor gibi, mutlu. Daha önceleri yapamadığın gibi.
Bitirmek yani en sonunda muhasebeni...

Sahi ben orda mıyım değil miyim geliyor muyum gidiyor muyum yoksa kaçıyor muyum...

-Yunus bey? Peki nereye gidiyoruz beraber

Anlamadın mı daha. Şimdi bu karanlık odadan beraber çıkacağız ve zamanın peşine koyulacağız!

Son perde

Zamanın peşinde koşarken ben
Yok oldu tüm işkenceler
Karanlığa karıştı tüm her şey
Ve bir cinayetin başlangıcıydı düşünceler

Bir intihara gebeydi zaman
Ve sen gidince doğdu olum
Bu yüzden güzeldi yaşam
Çünkü sonu hazırlıyordu zaman

Sonu ne kadar çirkinse senle benim
O kadar güzeldi yaşadıklarımız beraber
Ne kadar acı hüzün kötülük varsa sonunda
O kadar mutluluk, sevinç, yasam vardı

Zamanın peşinde elli kanlı ben
öldürdüm yılları geliyorum ecel
Terimi göz yaşıma yaşımı kanıma karıştırdım geliyorum
Karanlığa gömüldü geçmiş geliyorum

Sarardı tüm düşünceler geliyorum
Haykırarak, bağırarak, korkmadan
Ben geldim son, ellerim kanlı
Bir cinayetin baş kahramanı olarak geldim

Bir intihar mektubunun konusu geldi
öldürdüm yılları ellerim kanlı geldim
Zamanın pesinden yorgun, bitkin geldim
Ben geldim suçlu, zanlı, sanık, katil, hiç

Onca yıl peşinde koştuğum zaman
Yıllarca savaştığım zaman
O ayakta hiç bir şey olmamış gibi
Ben sonda bitkin ve tükenmiş halde

Ben kime savurdum yumruklarımı
Kimle savaştım bunca zaman
Ellerim kanlı peki sen neden ayaktasın
Kimin kanları bulaştı elime?

Madem nefretimdi mirasım geleceğe
O halde ne diye izin verdin bu velveleye
Hani nerde kim kulak kabartı gerçeğe
Kan, sükûnet ve koskoca bir hiç kaldı geriye...


Nasir tuttu önce kalbim!
Sonra hayallerim, sevgim
Sırtım, taşıdığım günahlarım
Yolcusuyum o yolun, hazırlandım geliyorum!

Bir yerlerde, başında mi? Sonunda mi?
Küfe bulup sırtladım, parçam diye
Sonra odunları topladım birer, birer
Yolcusuyum o yolun, nasırlandım geliyorum

ölüm geliyor dediler aldırmadım
Yaşam bitiyor dediler dinlemedim
Durmadan, kervanlara günah yükledim
Yolcusuyum o yolun, kan revan içindeyim geliyorum

Sahi ben orda mıyım, değil miyim, geliyor muyum gidiyor muyum, yoksa kaçıyor muyum...

Yunus Denizli
Kayıt Tarihi : 14.5.2015 14:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yunus Denizli