Zaman’ın Peşinden 2.bölüm Bir Ölünün Ağıtı

Yunus Denizli
15

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Zaman’ın Peşinden 2.bölüm Bir Ölünün Ağıtı

Civarda bir sokak, gece yarısı

Kan kokuyor siyah,kapkara, kaldırımlar
Aldırmıyor geçenler, yerde bir ceset
Kanlar içinde, herkes görüyor aslında
Kan kokuyor sokaklar ama kimse bilmiyor

Çürüyor yavaş yavaş sessizce kaldırımda bir ceset
Kanlar ayaklarımıza yapışıyor hatırlatmak istermişçesine
Sizler suçlusunuz, çünkü sizler sustunuz der gibi
Kan kokuyor sokaklar ama kimse bilmiyor

Kimse bilmiyor! Biz öldürdük onu, suçlusuyuz
Ayaklarımızda kan lekesi, bizleri takip eden
Kimse bilmiyor! Orda ruhum kaldı cesetle çürümeye
Kan kokuyor sokaklar ama kimse bilmiyor

Kimse bilmiyor yalnızdır insan, yalnız yasar
Kimse bilmez yalnız doğar, yalnız olur insan
Issiz bir adadır bazen, sislere burunmuş$
Fırtınalar saklar içinde, gizlice büyüttüğü

çığlıklar kopar en derininde sessizce
Belli etmez ama bilirsiniz; umutsuzluğu
Dışındaki karanlığın önce yaklaştığını
Sonra usulca tenine dokunduğunu

Yavaş yavaş derine yapıştığını his edersin
Bilirsin aslında derinin içine girdiğini
Damarlarında dolaştığını ve parçan olduğunu
Ama belki... sabah yeniden doğar; kaldırımda

Belki bir kelebeğin kozasını hatırlatır sana
Her sabah usanmadan yeniden doğan umut
Ve bir suçsuz çocuk saplar hançeri yüreğine
Gecenin karanlığı siner sonra üzerine... me’yus

Bilirsiniz siz! Dışındaki karanlığın içine sinmesini
Her gece bıkmadan ölmeyi, sabah yeniden doğmayı
Bilirsiniz siz! Elli kanlı suçsuz çocukların anlamını
Kan kokan sokakları, kaldırımda çürüyen cesetleri

Belki sizde sislere bürünmüş bir adasınızdır
Fırtınaların çığlıkların besletilip büyütüldüğü
Sizde tatmışınızdır utandığınız umutsuzluğu
Sizde bilirsiniz umudun doğduğu o kaldırımları

Bilirsiniz, çünkü kan kokar üstümüzdeki kıyafetler
Kandan ayak izleri vardır kapımızın eşiğine kadar
Bizle içeri girer bir şeyleri hatırlatmak istercesine
Kanlıdır ellerimiz! Çıkmaz her ne kadar yıka sakta

Sonra kıyafetlerimizi değiştiririz, unutmak istercesine
Geriye bakmayız, çünkü geçmiş işkencedir bizlere
Ruhsuz cesetler ne kadar tat alırsa şu yaşamdan
O kadar tat alabiliriz bizde ruhumuz çürürken bir kafeste

Kokuşurken yavaş yavaş bizi biz yapan unsurlar
Beliriyor, belirginleşiyor her birimizdeki kusurlar
Yerdeki ceset kayıp oldukça, bizde kayıp oluyoruz
Bizde yerdeki o cesetle ayni kaderi paylaşıyoruz


Yerdeki cesedin hikayesi

Dört bir yani karanlık uçsuz uçaksız bir ormandayım
Kulaklarımı tırmalayan bu seslerden başka her şey boş
Zaman kavramı kalmadı sadece işkenceye dönüşen sesler
Ve her yeri kaplayan gökleri hedef almış kocaman kocaman ağaçlar

Gök yüzü zifiri bir karanlığa bürünmüş, korkutmak ister gibi
Ancak korkutucu olan o karanlığa verilen cevap
Ağaçlardan fışkıran korkutucu, kör edici, bir aydınlık var
Geceye meydan okuyor gibiler, geceyi öldürmek mi istiyorlar?

Gece inadına kararıyor, ben buradayım der gibi
Ağaçlar gök yüzünü yarıyor, dalları keskin tırnak gibi
Görünmez tabakaları tırmalıyor, tırnaklarını kanla boyuyor Kabuğundan kurtulmak ister gibi fışkırıyor karanlığa bürünmüş bir aydınlık

Ağaçlardan vahşice fışkıran ışık kütleleri Gece’ye karışıyor
Karanlık mı, ışıkla sevişiyor yoksa ışık mı karanlıkla?
Ve tüm görüntüleri işkenceye çeviren o sesler
Görebildiğim bunlardı sadece o ağaç yığıntıların arasından

Gözlerimi yavaşça indirdim gökyüzünden karanlığa doğru
Bir daha ne zaman seyre dalarım gökyüzünü bilinmez!
Ancak dallarla tırmalanan gökyüzünün göğüs kafesi yarıldı
Ve görebilenler için müthiş bir facia vardı yaşanan

Ağaçların arasında farklı farklı gözler var belli belirsiz dolanan
Nefret kusan gözler var, kin kokan gözler var bana doğrulan
En ufak bir seste, en ufak bir sözde kılıç gibi kesen gözler
Ve saklanmak zorunda kalan gülen, sevinen gözler! Neredeler acaba?

Beni görmezden gelen sizler, sizler görmüyorsunuz korsunuz
Ama o güzel gözler neden görmediler beni
Sen, sen demi görmüyorsun

Onlar kör diye sendemi köreliyorsun?
Bu güzel gözlerin sahibi sen!
Gülen, sevinen endişeli gözlerin sahibi
Biliyorum sen farklısın ama neden öylece gidiyorsun

Bir parçanı unuttun benimle Çürümeye mi terk ettin yoksa
Sana bulaşan kanlar benimi?
Sen mi kan ağlıyorsun yoksa

O gözlerin sahibi: gelecek

Aşık la maşukuz biz aslında
Beraber mutlu beraber umutlu
Dost ve düşmanız biz aslında
Beraber mutsuz beraber umutsuz

Birbirimizin ilacıyız ve birbirimizin zehiri
Ateşle su gibiyiz birleşmeyi hedefleyen
Aslında bilmeden ölümü hayal ediyoruz
Birlikteyken varız ayrıyken kayıp oluyoruz

Yaz ve kış gibiyiz onla ben birlikte olmayı hayal eden
kışın ortasında birbirini arayan kirpiyiz onla ben
her ne kadar birbirimizi düşlesek de ayrı düşmeyi benimseyen
aşıkla maşukuz biz aslında yanlış yerde ve zamanda bulunan

Yoldan geçen bir kimse

Kocaman kocaman yerden biten binalar
Sıra sıra dizilmiş milyonlarca sokaklar
Sınırlarla çizilmiş yüzlerce mahpushaneler
Ve her gece gönüllü olarak girdiğimiz koğuşlar

Biz kıtaların, ülkelerin, şehirlerin, sokakların tutsaklarıyız
Özgürlük diyorlar! Hani neredeymiş? şaşarım!
Bir perde çekmişler gözümüzün önüne
Kimin umurunda dünya yanıyor mu! ölüyor mu!

“Midemi doldurmakla mükellefim efendi!
Bir çatı var mı üzerimde ve dört duvar etrafında
Başka ne ister insan! Tuhaf” gibi düşünceler
Parlak mi parlak düşünceler süslüyor düşleri

-Gardiyan!
...
-Gardiyan! ! ! Bir bak

Alev almış sokaklar, cayır cayır yanıyor
İçinde bir kaç soysuz umurunda değil aldırmıyor
Bir kaldırsa başını görecek, ciğerleri gitmiş$
Ama nafile, o’da bir şeylerin önünde erimiş bitmiş

Bilemeyiz, belki o bedbaht ‘da gençliğine yanardır
Kim bilir kaç gece hayallere gark olup kabuslarla uyandı
Kim bilir nasıl bir boşluk var diki içinde
Dolduramadığı arsız hayasızca girişimlerle

Belki bu yüzden işkenceye dönüştü hayat
Belki bu yüzden aldırmadı dalga boyu alevlere
Belki bu yüzden bekledi olumu, sessizce yalnız
Bir nesnenin çöpe atılmaya beklemesi gibi! ! !

-yetiş gardiyan! Yetiş...
-bir naaş var seni bekleyen

Gardiyan

Naralar atıyor bir adam çünkü tüketici o
Ve mutlu olamaz olmadıkça nesneler
Ve bitmez tükenmez onların istekleri
Tüketmedikçe sen ve sen gibileri

Birde mahpushane içinde mahpushaneler var
Sebebi bilinmez, ben daha çözemedim
Toplumu korumak için diyorlar
Hiç sormayın bende bilmiyorum

Nasıl gelir bir toplum o hale ki
Kendisinden dahi korunmalı
Kendimizden dahi korunmaya
İhtiyacımız varsa eğer... neyse!

Yunus Denizli
Kayıt Tarihi : 14.5.2015 14:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yunus Denizli