Herkes gittiğinde sadece katil gölgeler kalır
Ve hançerleri göğüslemeyi bekleyen maktül
Karanlık oda 1
Ő lüler ki toprağın sessizleri onlar
Biliyorum bizde gideceğiz yanlarına
Biliyorum bizde bürüneceğiz sessizliğe
Biliyorum ölüm bana herşeyden daha yakın
Bizlerde gireceğiz toprağın altına
Ve soğuk vucudumu yiyecek binlerce böcek
Ő clerini almak isterlermişcesine
Biliyorum ölüm bana herşeyden daha yakın
Ő lüler ki toprağin sessizleri onlar
Biliyorum benim içinde gelecek ecel
Ve alinacak bana ithaam edilen bu can
Biliyorum ölüm bana herşeyden daha yakın
- Tanrıdan bile mi Yunus bey? !
Zaman’ın kollarında yatarken ben
Bu cümleyi fisildadilar kulağima
Gözlerimi açtim yavaşça, ve bakındım
Etrafimda koskoca bir hiç
Zaman’ın kollarinda yatarken ben
Anlamını yitirmişdi ne varsa...
Ne varsa geride kalan, hepsi
Yani şu an elimde olan, o hiç
Zaman’ın kollarinda yatarken ben
Huzurlu, suskun ve bi o kadar bitkin
Sararıyordu herşey, tek tek
Ve anlamını yitiriyordu yavaş yavaş
- Herşey o kadarmı anlamsızdı?
Hayır, herşey o kadar anlamlıydı
Ve bi o kadar güzeldi yaşananlar
Unutulacaktı, unutuluyordu, unutulmalıydı
Yeniden yaşanabilmesi için herşeyin
Bak yine karanlık çöküyor üstümüze
Siyah bir kefene bürüyor hepimizi
Ve biz kazıyoruz, hazinelerimizi gömüyoruz bir çukura
Paralar, taşlar, bir ceset, hayaller ve bir hiç
Evet, herşey o kadar anlamlıydı
Ve bi o kadar güzeldi yaşananlar
Unutulacaktı, unutuluyordu, unutulmalıydı
Yeniden yaşanabilmesi için kos koca bir hiçin
- Siz Yunus bey! Siz hatırlamiyormusunuz?
Hayır, hayır hatırlamıyorum, hatırlayamıyorum
Hataları, yanlışları, kötülükleri, yalanları
Hatırlamıyorum geride kalanlari, geçmişi
Geleceği, bugünü hatirlamak istemiyorum
Ne varsa bugün, vazgeçtim istemiyorum
Alın sizin olsun, bir sandalye, bir masa
Ve onun üzerindeki kağit, kalem ve bir sürü hatira
İstemiyorum, alin benden ne varsa geçmişe dair
Yaşlandikca anlam kazanan hatıralar
Büyüdükçe anlam yitiren hatıralar
İşte yolcusuyum bende o yolun
Başinda mı? Sonunda mı? hatırlayamiyorum
-Sahi siz nerdesiniz Yunus bey?
Ben nerdemiyim! Ben...
Ben bir yoldayım, yanlızlar yolunda
Kimsessizler yolunda, yorgun ve bitkin
Sonu belli olan bir yoldayım
Ben kokuşmuşların arasında
Ben zavallıların arasında
Ben yanlız, yorgun ve bitkin
Sonu belli olan bir yoldayım
Karanlık loş bir odadayım ben
Gün ışığını bekleyen yada beklemeyen yarasalar gibi
Çekildim içeriye, çok ama çok geriye
Sonu belli olan bir senaryodayım sanki
- İyide siz neden bu kadar yorgunsunuz?
Çünkü sırtımda taşıyamiyacağım kadar yük
Ama yinede parçam gibi, ben gibi taşıyorum
Biliyorum çoğu kişi taşıyamaz bu ağır yükü ama...
Bak ben geldim yanımda kervan kervan yük getirdim
Çünkü göz kapaklarımda bir ağırlık var
Git gide ağarlaşan, kapanmak istermişcesine
Biliyorum sen geliyorsun, bana geliyorsun
Biraz daha dayan, ne olur biraz daha dayan
Çünkü sonunu getiremiyeceğim birşey var
Beynimin içinde bir izdiham var, ve...
Biliyorum sadece bir kişi var ezilen orda
Biraz daha dayan, ne olur biraz daha dayan
- Şey... siz nereye gidiyorsunuz?
Senden öncekilerin gittigi yere mi desem
Senden sonrakilerin gidecegi yere mi desem
Hepimizin korktuğu ve bir o kadar da koşduğu yere mi
Ordamıyım değilmiyim gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum
Bizden once gidenler ne yapıyorlardir acaba
Peki ya sonra, çok sonra gidenler ne yapacaklar
Yakınlarim, sevdiklerim, yada sevmediklerim ne yapıyorlardır
Peki ya ben, ben gittimi ne yapacağım acaba
Yoksa ben zaten ordamıyım, dışımdaki gibimiyim
Onun kadar ölümüyüm? İçimdekide onun gibi mi?
Değilsede onun gibi olacak değilmi? Söyleyin, yada durun söylemeyin
Ordamıyım değilmiyim gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum
Yağmurlu bir geceymiş... en azindan öyle söyledi sevenlerim yada pek sevemeyenlerim. Gök yüzünden yere bir bir düşen damlalarin çıkardığı seslerı duyuyordum, farklı bir ahenk vardı ortada. Garib olan bir takım şeyler vardı. Beni tedirgin eden. Beni üzen...
Sahi ben ordamıyım değilmiyim geliyormuyum gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum...
Sesler ne peki. Cama vuran yağmur sessimi yoksa tabutmu? Yok yok... peki sen, sen kimsin? İyimi, kötümü, dostmu, düşmanmı. Sen kimsin?
- Ben sizim! Peki ya siz yunus bey siz kimsiniz?
Merdiven boşlugu
Ben... ben kimim? … bilmiyorum…
Ben bu sorunun cevabını henüz bilmiyorum
Çünkü daha önce hiç düşünmemiştim kim olduğumu
Bir isim söyleyebilirim ama bu hiç bir şey ifade etmez ki
Kendimi tarif etsem diyorum, yetermi acaba...
Ben şöyleyim birazcikta böyleyim ben oyum
Ben azda olsa şuyum, ben biraz sen gibiyim
Daha fazla ben gibiyim aslinda evet, ben gibiyim
Ben kimim birazda siz söyleyin, kimim ben
Bir isim değil başka bir şey söyleyin, kimim ben
Sersemmi, abdalmı, şapşalmı yoksa hiç birimi
Mutlumu, umutlumu, tedirginmi yoksa hiç birimi
Cok sevdigim yada yeterince sevemedigim annem
Sen söyle kimim ben? Sen daha iyi bilirsin söyle
Birazcık şöyle birazcık böylemiyim, kimim ben
Çok defa duydum ismimin hikayesini ama kimim ben
Sen söyle çok sevdigim yada yeterince sevemedigim
Hatırlıyorum, sessizdin gülüyordun ve hep bakınıyordun
Bir yaz günüydu yanımdaydın ve ben düşmüştüm
Sen benim kucağıma ben kaldırımın kucağına
Ve tek korkan bendim, sense gülüyordun
Yeni bir yıldı gelen sende onla beraber geldin
Ama herzamanki gibi biraz geç kalmıştın yine
Mutluydun birazcikta mutsuzdun, tuhafdi
Sanki geçmişi biliyordun, korkutucuydu
Eski bir arkadaşım
Tuhafdır adını hatırlamıyorum deme ihtiyacini duyuyorum
Oysaki,sende biliyorsun,adını öyle iyi hatırlıyorumki
Ama eski dedik bir kere tozlanmamış olsada arkadaşlığımız
O yüzdendir galiba unutkanlıgımız, eski arkadaşım
Önceleri soğuktun sanki bir yolculuğun yorgunluğu vardı
Sonra sıcaktın, gülümsemeyi unnutmamışdın, gülüyordun
Her zaman sakindin, olmaman gerektiginde bile sakindin
Oysa biliyordun fırtınalar kopa bilirdi, ama sen sakindin
Bir keresinde seni görmüşdüm büyük bir salonda
Biliyorum sende beni görmüşdün, ancak eskimişdi
arkadaşlığımız ta o zaman, bir tebessüm kaldi geriye
Utanç değildi biliyorum, sen kimsin biliyorum, eski arkadaşım
O gece esrarengiz bir sessizlik hakimmiş onlara. O an için bu sezzliğin hiç bitmeyeceğini düşünmüşler. Ancak derinlerde hepsi tek tek biliyorlardı bu beraberlik dağıldığında sessizlikte onlarla birlikte dağılacakti. Aslinda hepsi derinlerde sabırsızdılar, beklemek canlarını sıkıyordu onların. Onlarki canlarim, onlarki yakınlarım, onlarki dogğmamis yavrularım...
Ancak bir takım olayları anlamakta güçlük çekiyordum. Cevabsiz sorularim vardı!
Sahi ben ordamıyım değilmiyim geliyormuyum gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum...
Benim olan herşeye bir yabancılık duyuyordum. Her sabah uyandığım odam o gün farklıydı. Merdiven boşlugu farklıydı... Yavaş yavaş yürürken bahçeye doğru anladım. Anladım neden bacaklarımın git gide ağrıdığını! Anladım neden ayaklarımın git gide ağırlaşdığını! Anladım neden saçlarımın ağardığinı...
Elma ağaçlı bahçem
Bir Pazartesi günüydü, ve ben herzamanki gibi mutluydum
Ancak tuhafdır etrafimdeki herşeyde bi o kadar ağlıyordu
Ben ne kadar mutluysam onlarda bi o kadar mutsuzdu
Dün ne çok yağmur yağmış meğer, durmadan usanmadan
Elma ağaçındaki tüm çiçekler, yere serpilmişler bir bir
Oysa ne güzel duruyorlardı orda dalında sessiz ve narin
Herşeyden habersiz ve ne kadar habersiz ise o kadar mutluydular
Ve gülüyorlardı, doyasıya gülüyorlardı sanki biliyorlarmışcasına
Evet biliyorlardı sanki sezziyorlardi bir çocuğun olacakları sezdiği gibi
Günün gece olacağı gibi, güneşin yine doğacağı gibi biliyorlardi
Doğan herşeyin öleceği gibi, yarın bir daha gülemiyeceklerini biliyorlardı
Bir Pazartesi günüydü, ve ben herzamanki gibi mutsuzdum
Saniyeler dakkaları dakkalar saatleri
Saatler günleri günler yılları kovalıyordu
Ve ben... ben kimi kovalıyordum peki?
Ő lümümü? Yaşamımı? Hüznümü? Mutluluğumu?
Bir elma ağaci vardı tüm çiçeklerini bir günde yitiren
Yıllar geçtikce kuvvetlenen, ve her ne kadar zorsa bugün
Bi o kadar kolay olcak herşey yarın. Ve yine açacak çiçekleri
Ancak hiç bir şey aynı olmiyacakdı artik ve olasılıklar
Olasılıklar vardı yaşanamayan. Mutluluklar paylaşılamayan
Milyarlarca insan yaşayan yada pek yaşayamayan
Sadece yaşlanan ve herzaman bekleyen insanlar
Üzgünüm yaptıklarımma, bi o kadarda yapamadıklarima
Bahçemdeki yanlız ağaca benziyorum zaman geçtikçe
Onun kadar yanlız ve onun kadar mutluyum
Yedi dalimiz var ihtişamli, görkemli, yedi ağaç gibi
Ancak bir dali kopardik birlikte ve attik bir kenara
Çürüssün diye, yok olsun diye, gitsin diye,
Gelmesin, artik gelmesin gitsin diye
Ve filizlenir belkide bir gün o dal yine
Ve yeşerir belkide ama kopardik biz onu sessizce
Ve biz ne kadar sessiz kopardıksa o kadar çok ses çıktı
Eğer ağaçlar kanasaydı o an kanardı inan
Bahçemdeki yanlız ağaç altı dalı var kocaman
Ve her dalı bir ağaç gibi bahçemdeki yanlız ağaç, ben gibi
Onların bu derece canlarını sıkan ben. Işte tam orada başladı herşey. Bir yaz günüydü aniden kışa dönen. Bir yaz günüydü yapraklarin tek tek yere doküldüğü. Ve o yaz günü daha önce görmediğim bir kapı gördüm. Olacakların habercisi gibiydi. Va yavaş yavaş araladım kapıyı. Bir cesetin üstünden kefenini aralar gibi araladım. Ve yavaş yavaş adımlarımı attım içeriye doğru. Ve merhaba dedim... siz Karanlıkta yaşayanlar merhaba sizlere... ben sizlerdenim artık! ! !
Sahi ben ordamıyım değilmiyim geliyormuyum gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum...
Karanlık oda 2
Toz pembe hayallerin karanlığa sarıldığı yerdeyim
Güzel olan herşeyin çirkinle sevişdığı yerdeyim
Olabilecekler değil! Olamiyacakların peşindeyim
Olasıllıkların, ihtimmalerin yorgunu ben! yunus bey
Ben, hayallerimde kurdugum, kocaman bir dev,
Yıkılmayan, yenilmeyen, farkında olmayan
Ben, hayallerimde büyütüğüm, kocaman bir dev
Yıkılmayan, yenilmeyen, farkında olamayan
Toz pembe hayallerin karanlıga sarıldığı yerdeyim
Güzel olan herşeyin çirkinle sevişdigi yerdeyim
Olabilecekler değil! Olamiyacakların peşindeyim
Bir taşla parçalanıp buz ve tuz olan, ben! yunus bey
Her gün sıkılmadan usanmadan geceyi düşleyen ben
Ve her gece karanlık çökünce sabahı özleyen yine ben
Bu kapıdan gönüllü geçen kaç kişi tanıyorsun sen?
Artık tanıyorsun işte... gönüllü bir ölü karşında
Yaşamayı seçmemiş bir insanın günlüğü elinde
Bir cinayetin yapa yanlız baş kahramanı seninle
Öldükten sonra değil! Yaşayan cesetlerden
Ve bir cesetin ölüm haberi şu an elinde
Yaşarken sıyırdım üstümde ne varsa, dünya namına
Ve araladım vucutumdakı kemikleri birer birer
Gelin dostlarım! Çekinmeyin gelin, yanaşın
Bu ziyafet sizler için! Yiyin, çekinmeyin yiyin ettimi
Aldırmayın acı çekiyormu diye, düşünmeyin sonrasını
Bırakın ihtimalları, bırakın olasılıkları, bırakın onları
Beni bıraktığınız gibi bırakın düşünmeyi, düşlemeyi
Bir yaz günü sizler şahitsiniz olanlara dostlarım
Sizler katilimsiniz, siz caldınız bana ithaam edilen bu canı
Sizler dostumsunuz, benle yürüdünüz bunca yolu
Yada etrafımdaki ak babalardınız bunca sene
Odamda Karanlıkta usulca bekleyen gölgelerdiniz, belkide
İşte sıyırdım herşeyi ve bekliyorum, sonu bekler gibi
Gelin dostlarım gelin bügün doya doya yiyin ettimi
Çıkın o igrenç gölgeden, yaklaşın yüzünüzü görüyüm
Çünkü ben gönüllü bir ölüyüm! Sizlerde gönülsüz katillerim
Işte tam orda elma ağacının dibinde kendi ellerimle kazdığım mezarım. Ve baş ucumda ne olduğunu anlamaya çalisan ağzı kanlı dostlarım. O kapıyı ben araladım yanlız, bidaha aralanamaz! Yağmur sesi gibi toprağa düşense göz yaşları. Topraksa tabutum olmuş benim. Bir gönüllü ölüyün. Neye uğradığını şaşıran sizler az bir zaman sonra hiç bir şey olmamış gibi dağilacaksınız. Sizde öyle doğmamış canlarim. Belkide bu bizim doğamızda vardır, unutmak. Şimdi yine bir Karanlık odadayım herzamanki gibi!
Sahi ben ordamıyım değilmiyim geliyormuyum gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum...
- Yunus bey?
Yinemi sen...
- Sahi sormayı unuttum, kusuruma bakmayın! Siz Yunus bey siz nasilsiniz?
Ben..; sahi ben nasilim?
23 sene önce, bir hastane odası
Bir yaz günüydü belkide bir kış günüydü
Mevsimleri seçmek bi hayli zor buralarda
Hele birde üstünde gri kütbe var olunca
Günü’de hatırlamıyorum, başlangıçtı sanırım
Ölü canlar evine hoş geldin diyen biri vardı orda
Ve kulağıma bir şeyler fısıldadı az bir zaman sonra
Merak etme,endişelenme geldiğin gibi gideceksin yine
Ağlama artik dedi teselli etti beni, yine döneceksin dedi
Ve ben sustum! Biliyordum artik,o gün öğrendim
Hepimiz geldiğimiz yere dönmeyi bekliyorduk usulca
Onca insan farkında olan olmayan hepsi istisnaasız
Bekliyorlardı aşkı, mutluluğu, sevgiyi, bekler gibi ölümü
- Kulağınıza bunları kim fısıldadı peki?
Sen ve şu an kaçmak istermişcesine atan kalbin
Damarlarinda irmak olup taşacakmiş gibi akan kan
Sımsıkı kapanmış avuçların aynı savaşa hazır gibi
ve bir fırtınanın habercisi gibi korkutan sessizliğin
Birde tertemiz kirlenmeyi bekleyen o güzel kokun
Işte artık hazırsın sen çoçuk iyi dinle kendini
Ölü canlar evine hoş geldin, etrafina dikkatlıca bak
Yaşayan cesetlerdensin artık sende, bizler gibi
Dikkat ettinmi şu an o yavaşlayan kalbini
Dinle! İyi dinle! Bak duruldu artik o deli ırmak
Avuçların gevşiyor ister istemez değilmi
Ama yinede fırtınanın habercisi gibi sessizliğin
- Kulağiniza bunları kim fısıldıyor? !
Bir fırtına ki, biliyorum çok can yakacak
Göz yaşının hüznü silmeye çalıştığı gibi
Öyle yağmur yağacak durma bilmeden
Tüm kötülükleri silmek istermişcesine
O kötülüklerki biz! Olamadığımız kadar
Olduğumuz kadar kötüyüz aslında
Ve olmak istediğimiz kadar iyiyizdir
O iyiliklerki biz! Olabildiğimiz kadar
Ve tüm dünya karşında belirir bir gün
Korkutucu hirçin ihtişamıyla birlikte
Karşısında çırılçıplak bizler, yalin
Fırtınanın habercisi gibi sessizliğin kalır
- Cevab verin bunlari size kim fısıldıyor!
Çok ama çok can yanacak diyorlar
Biliyorum çünkü bir fırtına kopacak
Ne varsa bildiğimiz yok olacakmış
Biliyorum çünkü bir fırtına kopacak
Biliyorum çünkü yok oluşu simgeler
Bizler, dünyanın suçsuz katillireyiz
Belki o yüzdendirki onun sessizleriyizdir
Ve o sessizliğimiz fırtınan habercisi
Biz sessizlerin aslında anlatıcakları çok
Suskunluğumuz, hayata güçlü haykırışımız
Sessizliğimiz,hayata tuhaf tebessümümus
Biz sessizlerki fırtınanın habercisiyizdir aslında
- Siz fısıldıyorsunuz aslında herşeyi bana!
Karanlık bir odadayim artik kapisi olmayan. Tek girişli çıkışı bulunmayan. Zamanın peşinde, yorgun, bitkin,... Karanlıkta yaşayanlar sizlerdenim artik. Toprağın sessizlerinden ve zamanın peşindeyim. Fırtınanın habercisi sessizliğim... geliyorum... ölülerki toprağın sessizleri... geliyorum... can kokuyorsun toprak bense ölüm. Kucak açıyorsun bense nefret kuşandım. Gitmek istiyorum ama artık çok geç. Karanlık bir odadayım yapa yanlız. Hüznüm ve ihtimaller tek arkadaşım. Ben, sessizlik ve zaman üçgeni. Bitmeyen bir işkence günlerim. Ama zamanın peşindeyim artık! ! !
Sahi ben ordamıyım değilmiyim geliyormuyum gidiyormuyum yoksa kaçıyormuyum...
- Bu çok güzel bir sondu...
Yunus bey yunus bey! Unuttumu sandınız? Unuttucağımımı sandınız! Konuşun sahi siz ne sandınız! İşte yine soruyorum ölüm size herşeyden daha yakın! Tanrıdan bile mi?
Karanlık oda 2
Yankılanan bu soru cevabsız mı kaldı gerçekten?
Yoksa cevabı kabulenemeyen senmi kaldın geriye
Yanlızlar rıhtımında bir kaç şey vardı bizlere yakın
Ölüm gibi, tanrı gibi, ve uzaktaki dostlar vardı
Çok uzakta, farklı duygularda, birçok dostlar vardı
Çalan telefon, gönderilen mektub, merhabalar
Bazı bazı muhabet, en çok da derinde his edilen
Red gören nefret ve çekememezlik vardı bizlerde
Bize bir çok şey uzaktı ve çok az şey yakındı
Yaşıyorduk hepimiz bir son yokmuş gibi
Ve habersizdik herbirimiz bir birimizden
Büyük bir evde yabancıydık ben ve dostlarım
-Cevab ney peki?
Cevab... düşün ne kaldı geriye?
Dostlarmı, yaşanmamış aşklarmı
Olasılıklarmı, katl edilmiş umutlarmi
Sevgilermi, canlarımmı? Ne kaldı geriye
Hepsini, hepsini alın, tüm nefretleri alın
Tüm ihtimallari alın, yaşanılan herşeyi alın
Ve bakın ne kaldı benden geriye, koskoca bir hiç
Kazılı bir mezar, yıkılmayı bekleyen bir mezar taşı
Ve ben ölümü bekleyen bir ceset. Gönüllü bir ölü
Ölüm bana herşeyden daha yakın! ama oda...
Diğer herşeyle orda kaldı. Ve hepsini hepsini aldı
Evet hepsini aldı dünya. Ve ne kaldı geriye?
- Ölüm tanrıdan dahamı yakındı? ! Sorular değil, cevablar yunus bey! Cevablar!
O halde sen! Cevab ver!
Artık ne kaldı geriye benden!
Koskoca bir hiçden başka!
Hiç bir şey kalmadı bana verilenden
Bir mezar içinde ben, baş ucumda ağlayanlar
Hemen yanı başımdakı elma ağacı, solan
Gölgedeki elli hançerli dostlar, ak babalar
Ve sayısız ihtimallar, yok olmayı bekleyenler
Ölülere ölüm korku verirmi sence?
Birde gönüllüyse hele ölü
Eski bir dostdur ölüm ölüye ölünce
Hatıralarla, ihtimallerle kalan geride
- ...
Hepsi verildi ve hepsi alındı
Artık kim kaldı geriye
Öyleyse sen biraz düşün
Kim bana daha yakın
Ölümmü? Değilmi? Elbette değil
Bana her zaman daha yakın olan o değildi
Tanrı herzaman daha yakınmış meğer
Bunu anlıyor insan sıyırığında üstünden herşeyi
Ve geride bırakınca elindeki bütün hiçleri
Ő lülerki toprağın sessizleri onlar
Biliyorum bizde gideceğiz yanlarına
Biliyorum bizde bürüneceğiz sessizliğe
Kayıt Tarihi : 7.10.2012 16:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!