değerini bilmek gerek zamanın
ömür dediğin sanki bir sıgara
günlerin dudağında yanan
kanamadığın günleri mutluluk sanan
kendi yağışında ıslanan sevdiğim
boşuna değil korkun
seversen dilleneceğini biliyorsun
içinde tozlanan kekeme duyguların
gönderdiklerimi alıyor musun kuşlardan
doğru çıkmaz ki yanlışlardan
yıllarca korkmuşsun incecik zardan
ve y a s a k l a r d a n
mutluluk toplamak istiyorsan yarınlardan
seni karanlığa gömen kabuğunu
sevgimin sızdığı yerden çatlat
umuda bir türküde sen kat
canımı avucuna koyacak kadar seviyorum seni
sen karabalıkta yanlızlığı seçiyorsun
görmuyor musun aşk küsüyor sana
sana küsüyor yarın
hayatın fırtınalarında alabora oluyor umutların
acıların pençesine düşüyorsun
gönlümün anahtarı varken elinde
sen yalnızlığın ayazında üşüyorsun
böylesine sevdim diye mutsuzluğa sürgün seni
savunmamı bile almadan
yüreğimin göğünde uçan kuşların
sevdam işlemeli kanatlarını kırdın
yalnızlığa müebbet verdin bana
yaraladın yaralayacağın kadar
seni onurluca seven yüreğimi
daha fazla parçalama
kazanan sevi olunca vardığında kapıma
yüreğimin kucaklayacak hali olsun seni
dönde şöyle bir arkana bak
bir hikayen var mı sevgi kokan
korkma sevilmekten
sırtını sevgime yasla
yeni gün(ler) e kendinle barışık kalk
ve bir hikayen olsun sevdam güzelliğinde
martılara anlatacak
çiçeklerin yakasına takacak
sanki martlı eylüllü üklemsin
yarınsızlığın kıyısına itik haldesin
kadınsın ama yitik sesin
anlamazlar senin dilinden
sen ancak
bu şairin kalbinde yeşerecek kadar nadide çiçeksin
dilinden anlar mısın bahar kuşlarının
mutluluğunu bilir misin
saçlarını ak köpüklü sulara taratan söğütün
arıya balını sunan dutun
hüzününü
yarım kalan bir sevdayı ezgileyen fülütün
ve yıldızları ağlatan bulutun
ömür dediğin ne ki kalbimin çiçeği
mayınlı tarlalardan geçirilen kaçak tütün
aslında kadında tanımaz kendini
memleketim kadar bereketlidir
memleketim kadar gizemli ve güzel
her zaman yeni keşvedileceklerle doludur
bir kadının bedeni
sevişmenin doruklarında tanıtırım sana seni
ve kadının yücelğini
zulalarından çıkarmaya var mısın ertelediklerini
kalçaların bir başka okşuyor duygularımı
kehribar bakışların bir başka
zaman ayırmak gerek aşka
vakitsız hazanlarda yitirdim gülüşlerimi
gözlerinin derinliklerinde buluyorum
ertelediğim düşlerimi
yangınlarımın söndüğü yer dudakların
dudakların ki kızılca gülüşü narın
mutluluk bayrağımızı dikeceğim yer meme uçların
en narin dokunuşlarıyla duygularımı okşar saçların
kanatlarımı kartal gibi üzerine açmam boşuna değil
hayatın ayazlarına çarpıp yağarsa gözlerin
ıslanır bana istanbul’u aratmayan yanakların
yanaklarından gamzelerinle düşerim
insanlara dokunur öykülerim
yarım kalır türkülerim
parçalanır sana sevda dolu yüreğim
tarihin patikalarında çiğnenir
bu sevda
bize acı
bize bu onurlu sevdaya kıymanın utancı kalır
sevdamın gülü
sen hangi yana yürürsen yürü
gelip gözlerimden içeri giriyorsun
istediğin kadar örtün
ve giyin
güneşin güzdüzleri soyduğu gibi
ayın geceyi
şairin heceyi
arzularım bir bir soyar onları
çırılçıplak koynuma bırakır seni
teninde tenimin izleri
gerdanına asarım mor gülleri
sende zaman ayır aşka
ikram edilecek kadar çok değil acılara
ömrümüz sanki günlerin dudağına yanan sıgara
Kayıt Tarihi : 8.5.2005 14:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

istediğin kadar örtün
ve giyin
güneşin güzdüzleri soyduğu gibi
ayın geceyi
şairin heceyi
arzularım bir bir soyar onları
çırılçıplak koynuma bırakır seni
teninde tenimin izleri
TÜM YORUMLAR (1)