zaman;
dinlemeyeceksin feryatları
koşacak saatlerin durmadan.
alıp götüreceksin
hayalleri
doğru dürüst yaşanmadan.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Zaman/Kırmızı Gül/Yürek
tükenirken bir şeyleri
törpüler zaman.
acı çeken yürektir.
ve toprağa damlayan kan..
kırmızı gül sevdadır.
ve savda kırmızı gül.
yürekten tohumlanıp,
topraktan çıkan…..
ab-ı hayat denilen,
eski sevdalıların birikmiş gözyaşıdır..
aranan.. aranan..
ve asla bulunmayan…
hayat…
ya dram, ya komedi..
ezeli bir oyundur,
yeryüzünde oynanan…
tükenirken bir şeyleri törpüler zaman
Ahmet Daş
Zaman ...
Sen , al başını git başımızdan umutlarımıza, sevgilerimize , yarınlarımıza dokunmadan ...
Selamlıyorum değerli çalışmanızı
Saygıyla
Fatma Hatun Esen
Zaman
zaman;
dinlemeyeceksin feryatları
koşacak saatlerin durmadan.
alıp götüreceksin
hayalleri
doğru dürüst yaşanmadan.
yine de
/haykıracak yürekler
yaşamaktır sevmek diye /
vurulan mühürler
kazınsa da belleklere
yenilmeyecek sevgiler
yenilmeyecek asla
kötülüğe.
geceler güne dönerken
doğacak yeniden umutlar
beslenecekler
binbir yürekte
mavi
sarı
mor ve pembe.
zaman;
bir kelebek gibi
uçup gidecek olsan da birazdan
silemeyeceksin yaşanmışlıkları
silemeyeceksin
bir lahza bile inan.
31.08.2009
Seher Ercan
halbuki sevgili şiir dostumuz dizelere en az hayata tanıdığı oranda ne kadar tolerans gösterirdi değil mi? kalemin, şu ana dek okumuş olduğum şiirlerinin genelinde bu hava hakimdi. elbette içinde henüz okumadığım başka hakim duruşları da vardır mutlaka…
hatta yanlış hatırlamıyorsam başka bir platformda yine böyle bir grup paylaşımında demiştim ki 'seher ercan' sanki yaşamda herşey güllük gülistanlık duruyormuşcasına etkili bir pozitiflik taşıyor bünyesinde. hani sanki onu hiçbir şey kızdırmamış ya da küstürmemiş gibi... :))
özellikle barış şiirleriyle kalbimde yer etmeyi sağlamış bir şairimiz olarak onda yakaladığım başka bir
detay da şudur ki paylaşmadan geçmek, herşeyden önce onun şair duruşuna haksızlık olur diye düşünüyorum.
seher ercan'la hiç yüzyüze gelmedim, öyle özelden tüzelden konuşmalarımız da pek olmamıştır. ama kişileri az da olsa tanımak için illa ki konuşmuş olmak gerekmiyor kaldı ki seher arkadaşım, şiirlerinde ve özellikle burayı altını çizerek söylemek isterim o muazzam takım çalışması ruhuyla bizlerle konuşuyor zaten.. dolayısıyla bu kalemin beklentisiz ya da karşılıksız sevgi ve saygıda gösterdiği tutumu sanırım belirtmeme gerek yok... henüz şiire geçmeden neden şairimizin ismi üzerinde bu denli durduğumu birazdan açıklayacağım.
şimdi şiire dönelim ;
'zaman'
bir şiir ismi için genelde çok sık tercih edilebilen ama içinde mutlaka gizli öznesi veya yüklemi bulunan çok özel bir kavramdır. bu isimde bir şiire girdiğinizde ya herşeyinizi kaybeder/kazanırsınız ya da hiçbir etki altında kalmadan çıkıp gidersiniz.
tam da burada antolojiye ilk girdiğim günlerde yaşadığım bir anı geldi aklıma… :)) izninle arkadaşım seninle de paylaşmak isterim. şöyle ki ben genelde şiiri yazar ismini sonra iliştiririm ve bu durum şiir yazmaya başladığım ilk günden bu yana böyledir. bir gün çok kısa bir şiir yazmıştım ve o şiir tüm kısalığına rağmen oldukça derindi. isim konusuna gelince yine her zamanki gibi düş gücü ya da algı kilitlenmesine uğradım. hımm ne olabilir derken hadi ismi 'zaman' olsun dedim çıktım işin içinden.. hiç unutmam sayfama astığımda gelen bir yorum şöyleydi ; 'madem ki şiir yazamıyorsun ne diye kendini zorluyorsun'... :)))
adına her ne kadar 'yorum' demiyorsam da yazılanı okuyunca aynen bu şekilde gülmüştüm. çünkü okuyucunun dediği çok da yalan değildi, evet zorlanmıştım. ama çok emindim ki nerede zorlandığıma dair en ufak bir fikri olmamıştı. bırakılan görüşe dair kişinin kendisine hiçbir açıklama ya da sitem yansıtmadım çünkü böyle bir ifade her zaman sizi polemik unsuruna çekmeye yatkındır. ben de buna zemin vermemek için dikkatimi kişiye değil kendime yönelttim, demek ki isimle şiir arasında doğru bağlantı kuramamıştım ve bu durum okuyucuyu şiirden çok rahat uzaklaştırabilmişti. ve şiir kadar şiire başlık da öyle 'hadi olsun' diye geçiştirilecek birşey değildi, öğrenmiştim.
şiir nerede diye sormayın dostlar çünkü sağduyu ve sabıra olan tüm inancıma karşı o gün nedense 'öfke' de bazen gereklidir dedim ve şiiri sildim. :))
yeniden sevgili seher'in 'zaman'ına dönersek ; şiirin bütününe oldukça kararlı
bir duruşun hakim olduğunu görüyorum. ve bu kararlılık, tamamiyle olumluya dönük işlenmiş. işte yukarıda kalemin kişiliğinde bu denli durmamın nedenlerinden biri de budur dostlar. evet, 'zaman' kavramı gerçekten çok insana ağır bedeller ödetir. ama şairimiz zaman'a öyle derinden bakmış ki
onun ödettiği bedeller içinde dahi mutlaka iyi bir yön olduğunu ve buna dair pusulanın da sadece insanda olduğunu gözlemleyebilmiştir.
zaman, birçok insana olduğu gibi şairimize ya da çevresindeki insanlara damgasını vurmaya devam edecektir ve kalem bunu tüm farkındalığıyla okuyucusuna taşır. bunu yaparken de bir noktayı asla es geçmez ; zamanın yanında yine en az onun kadar önemli bir kavram daha vardır ki o da dizelerin direncine sebep olan 'yaşam' unsurunun bir bakıma zamandan çok daha etkin olması gerçeğidir.
bu şiir gerçekçiliğin soyut boyutuna dokunarak yeniden doğduğu noktayı yakalamış gibi koşuyor adeta.. şair zamanın içinde değil aksine oldukça dışında kalmış gibi ama gözlerini ondan kesinlikle ayırmadan sürekli zamanın bir adım önündedir.
şiirde her zaman önemsediği o yalın ve sadelikte kaleminin ucunu bu kez zamana açar.
alıp götüreceksin
hayalleri
doğru dürüst yaşanmadan
__giriş dizeleriyle, okuyucusuna zamanı ne kadar yakından tanıdığını ifade eder.
yenilmeyecek sevgiler
yenilmeyecek asla
kötülüğe.
__gelişme bölümünde ise besinini 'umut'tan aldığını gelecek kipiyle buluşturarak adeta karamsarlığa sadık yüreklere umudu özümsetir.
geceler güne dönerken
doğacak yeniden umutlar
beslenecekler
binbir yürekte
__finale yaklaşırken umudun aslında yaşamın ta içinde olduğunu hatta görmekte zorlanılıyorsa yaşamın mor, pembe ya da sarı renklerine bakmanın yeterli olacağını hatta istemsiz olsanız da yaşamın bir şekilde mutlaka farklı renkleri sunacağı gerçeğine kapıyı aralar.
bir kelebek gibi
uçup gidecek olsan da birazdan
silemeyeceksin yaşanmışlıkları
silemeyeceksin
bir lahza bile inan.
__ve final...
şairimiz, sanki zamanla konuşuyor gibi duruyor değil mi? oysa o, içsel diyaloğuna her birimizi katmış ve hatta üşenmemiş bir de yüreklerimize su serpmeyi tercih etmiştir..
şimdi söyle zaman,
sen hangi kalemi kırabilirsin ki
kırılma noktalarımız bu kadar çokken...
tüm içtenliğimle kutluyor,
sevgilerimi sunuyorum şairim...
Zaman..silinmeyen anlardır..bize kalan..Sayın Ercan,tebrikler,bu tarz şiirleri çok severim,sağolun,saygılarımla.
Ben inanıyorum açıkçası yürek sesiniz dizelere
çok güzel yansımış. Şiirinizi beğeniyle okudum,
tebrikler şairem 10 p.
güzeldi zaman..kutlarım yürekten..
Haklısınız, asla yenilmemeli sevgiler zamana....Ne güzel anlatmışsınız zamana karşı yürek mücadelesini. Çok güzeldi.
Sevgilerimle.
evet..zaman..silinmeyen izlerdir..gönüllerde..
Sayın Ercan,tebrikler,çok güzeldi ,saygılarımla.+10
Bu güzel şiiri yazan kalemi tebrik ederim
Zaman
iki tepe arası mekik dokuyan
topu topu bir akrep bir yelkovan
bir batında doğmuş iki kahraman...
Saygılarımı iletiyorum.
Bu şiir ile ilgili 68 tane yorum bulunmakta