Bazen Zaman Su olur Akar gider avuçlarımdan bazen de katran gibi bulaşıp kalır bedenime. Her an çırpınır kalbim hasretinle ama bir türlü izin vermez uçup yanına gelmeme zaman. Şu kocaman Dünyada yapayalnızım sultanım bir başımayım, sensizim ve benim yalnızlığım yalnızca sensin. Sen rüzgarla konuş, durma sevgili, Rüzgar getirir bana kokunu uzaklarda da olsan konuş sevgili sesini getirir bana yıldızlar ve gece. Alışamadım bir türlü sensizliğe dayanamıyorum artık hasretin ağır yüküne bak görüyor musun ellerim eskisinden daha çok titriyor, yüreğimde kocaman bir sevda alışamadım sensizliğe sevgili. Yıldızlara sor, Gecelere sor sevgili onlar kaç kez beni gözü yaşlı yakaladılar ve kaç gece yokluğunda buram buram öfke olup günlerce bu şehrin gecelerinde kasırgalar estirdim. Ben ne bilinmedik bir hikayedeyim beyaz atlı prensim ne de ne de imkansız bir masalın baş kahramanıyım. Öyle bir boşlukta asılıyım ki; çaresizim, umarsızım aklımda bir tek sen ne yöne baksam sen varsın öyle bir işlemişsin ki iliklerime ilmek ilmek; her anımı dolu dizgin yaşıyorum hayallerinle. Eylül rüzgarlarında, ve yine bir eylül akşamında sevdim seni zaten bir eylül rüzgarıydı kokunu bana getiren. Bir eylül rüzgarı sadeliğindeydin seni ilk gördüğüm anda ve bir bardak su kadar berraktın. Gülüşün vardı gülleri kıskandıran ve gözlerin; içerisinde gizemlerin oldu gözlerin. Ben senin en çok gözlerini sevdim. zaten gözlerin değil mi beni her gece uykusuz bırakan sabahlara kadar hayallerimden çıkmayan. İçersinde her zaman düşmeye hazır bir damla gözyaşı olan gözlerin. Sen gül yalnızca gül; eylül akşamlarının hırçınlığına rağmen gül eylül rüzgarlarına doğru gül gül ki benimde güller açsın bahçelerimde umutlarım tekrara yeşersin, ağaçlarım çiçek açsın gülüşünü gönder bana eylül rüzgarlarıyla. Kokunu gönder bana ölümü kıskandıracak konu gönder bana gönder ki huzur bulayım gönder ki yaşama sımsıkı bağlanayım. Gönder ister kokunu, ister gülüşlünü gönder bana gönder ki kanatlanıp geleyim yanına yağmura çamura fırtınaya rağmen geleyim ellerimdeki cam kırıklarına inat sımsıkı sarayım seni. Uçurumları sevenlerin kanatları olurmuş kanatlarım yok tu ama ben yinede seviyorum uçurumları. Eylül rüzgarlarının sert sert estiği nice şiirleri sana seslendiğim uçurumları seviyorum ben. Aslında ben içinde bir damda sen olan her şeyi seviyorum. Bir parça gülsün gülüşünle yeni açmış bir goncasın topraksın, havasın, yağmursun, eylülsün sen her şeysin her şeyde bir parça sen bende seni sevdikçe yaşamayı yaşamayı sevdikçe de seni seviyorum sensin benim yaşama kaynağım. Sen benim üzerime yakışan en güzel elbisemsin yıllardır üzerimden hiç çıkartmadan yıllarca üzerimde saklamak istediğim. İyilik meleğimsin zor günlerimde sıkıntılarımda bana huzur veren içimi sevinçle dolduran iyilik meleğimsin seni seviyorum iyi ki varsın.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta