Bu saatten sonra...
Bıraktım yıldızlarla dertleşmeyi
Rüzgara da bir sitemim yok
Güneş artık doğmasa da olur
Özlemim dindi Kasım yağmurlarına
Ve de Aralık'ta yağan ilk kara
Gel düşünme çanak burda,
Pişmiş aşa kaşık salla,
Hiç çalışma kuyruk salla,
Sen kim misin Dalkavuk!
Bir sebebin yok nasılsa,
Bakmayın siz mevsimin ilkbahar olduğuna
Yeni düştü sonbahar daha benim toprağıma
Ne ulu bir çınarım ne de uzun bir selvi
Dikenli bir çalıyım kimse sevmez beni
Otur bir yol derdimi anlatayım emmi
Susmaktan sükuta da gayrı gına geldi
Herkes tutturmuş ayrı bir yol da
Kimse kimseyi artık dinlemiyor emmi
Kaldır şu başını, bak semaya,
Kaldır da gör, ne hale gelmişiz!
Dalmışız hepimiz, zevk ile sefaya,
Fatih'i, Sakarya'yı, ceddi unutmuşuz!
Olur ya bazen öyle...
Gecenin karanlığı gelir çöker üstüne
Aldığın nefes geçmez, tıkılır boğazına
İlla ipe gerek yok ya...
Geçmişin gelir sıkar, geleceğin gelir sıkar
Sonra içindeki o hiç dile gelmeyenler
Hüzn-ü isyandayım!
Terk-i diyardayım!
Uçsam kanadım yok ,
Yürümeye dermanım...
Namım kalb-i nâ-şâd,
Masmavi gökyüzü
Günbatımına birikmiş pembe bulutlar
Parktaki çocukların cıvıl cıvıl sesleri
Şarkılarıyla çocuklara eşlik eden kırlangıçlar
Sahi, o kırlangıçlar nereye gitti?
Yanlışın en büyüğünü en başta yapmışız
Sonsuzluğa açmışız gözlerimizi
Sonsuz, uçsuz bucaksız dertlere...
Çaresizlik nedir bilir misin?
Önce bir bulut çöker üstüne,
Karla karışık kan yağar gözlerinden
Bedenler ölse de ruhlar ölmez yaşar!
Gönüller taşar gözlerden yaş akar
Bir yiğit var ki görsen akıllar şaşar!
Şu bayrağın altındaki aslanın adı Yaşar!
Gök kararır da toprağa yağmur gibi düşer.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!