Bakmayın öyle kavga ettiklerine;
Sanmayın aralarında çok farklar var.
Siz alın birini vurun ötekine;
Hep aynı noktadan, bir bakışları var(!)
İki taraf da bakar gardrop içinden
Fese, sarığa, cübbeye… sanır dinden.
Şu kravata, şapkaya modernlik derken
Hep yukardan gören bir görüşleri var(!)
İki taraf da insanı çok yoruyor…
Fes, sarık, kravat, şapka… hep tartışıyor...
Söyledikleri bir bir yalan çıkıyor;
Gardrop içinden bir söyleyişleri var(!)
İki taraf da saklar raflarda Kur’an;
Süslenmiş kılıfa koyarlar doğrudan…
Arada bir çıkarırlar kılıfından;
Okuyup okuyup, bir bağışları var(!)
Anlamadılar Yasin yetmiş ayeti;
Kur’an dirileri uyarmak içindi!
Gerçekte uyarmak için ölüleri
Mezara gidip, bir okuyuşları var(!)
İki taraf da pek düzgün tartışamaz;
Sanal medyada küfürleri hiç durmaz.
Karşılıklı; dinsiz, kafir, hain, yobaz…
Küfür edip edip, bir dövüşleri var(!)
Bir taraf Arapça’yı hep kutsayarak
Türkçe’ye saldırır Arapça sıkarak.
Diğeri de yarım Türkçe sallayarak
Ulu orta boşa, bir atışları var!
Bir kaç meal alırlar, durur raflarda,
Pek anlamazlar bazen okusalar da…
Aslında çok yobazdır iki taraf da;
Her şeye şaşı bakan, bir gözleri var!
Yetmez mi, şu dış giyside edep varsa?
Saç, baş, kaş, el, ayak… insanda ne varsa
Fark yoktur, insan aynıdır baştan başa.
Şeytana bir mankenlik, edişleri var(!)
Bin dört yüz sene evvel kıyafetlerde
Pek fark yoktu Nebi’de, Ebu Cehil’de…
Dine bol elbise biçtiler her yerde.
Elbise içinde, bir hinlikleri var!
Hele şapkadan asılmış binlercesi(!)
Bu asılanların hiç yok mu kimsesi?
İstesinler bir itibar iadesi...
Yalana dolana, bir kanışları var(!)
İki taraf da yalan hikayeleri
Anlatırlar göstermeden belgesini.
Düşünmezler hiç Allah’ın mahşerini!
Yalandan dolandan, bir inançları var!
Beslenirler hep yalandan ve dolandan!
Kaybeden pek yok, kazanırlar kavgadan(!)
Asla haberleri yok ardan hayadan!
Ar haya etmeden, bir duruşları var!
Hem öyle asılan olsaydı şapkadan
Çevreden veya yakın akrabalardan
Çıkan olurdu meydanlara doğrudan!
Ezik ezik ortaya, çıkışları var!
Toplumun belleği her şeyi kaydeder
Hele o “üstat” denilen “tarihçiler”
Onları bulurlardı, kim şüphe eder?
Her şeyi çok bilen, bir üstatları var(!)
Din’i istismar, Atatürk’e karşıtlık...
Atatürk’ü istismar, din’e karşıtlık...
Bu bir kısır döngü, biraz da kurnazlık;
Şeytana şeytanca, yaklaşımları var!
Şapka Kırgız Türkü’nün, şu fes de Frenk’in!
Pek üzerine gitmezler bu gerçeğin?
Kaldı ki elbise, yemek tüm beşerin;
Dine siyah elbise, biçişleri var!
Hepsi aynı, hem gardropçu hem de rafçı;
Olmaz böyle taraf, bunlar hep fırsatçı!
Cümlesi de aslında birer alsatçı;
Pazarcılar gibi, bir bağrışları var!
Onlara göre bir ölçüdür kıyafet…
Ebu Cehil’i bir görselerdi şayet
Şeyh, hoca sanıp konuşurlardı direkt;
Her sarıklıyı hoca, sanışları var(!)
Kimler kan dökmüştü, hem de sahabeler?
Bunları her vakit görmezden geldiler!
İktidar ve taht için kalkmıştı eller!
Canilere mümin, bir deyişleri var(!)
Peygamberin neslini hep katlederek,
Katillere hep cennetmekan diyerek,
Zaaflar çarşısında boş boş gezerek
Reyyan Kapısı’ndan, bir geçişleri var(!)
Ezberden sallayarak hiç yükselmez baş.
Şu fes, sarık, şapka… nedir? Baş aynı baş!
Raflardan toz alıp, gardroptan bakmak yaş.
Mahşer gününe, şaşı bakışları var!
Bulamoğlu, doğruyu söyle her yerde!
Varsın sorun çıkarsınlar dokuz köyde;
Her şeyi elinden alındığı halde
Zulme meydan okuyan bir Atatürk var!
Pendik/19.01.2024
Mustafa BulanKayıt Tarihi : 13.3.2025 12:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!